baron// . . . seni bilmem de ben en çok kırık, dökük, eski mi eski bir ahşap masada iki kişilik oturmayı bir de demir attığım gözlerinde ömür boyu limanlamayı severim bilirsin ..... ayrıca baronu hey sen mavi kime diyorum çevirme bakışlarını gözlerimden haydi uzat parmağını bir sürümlükte olsa sürün dudağıma sürün ki, umudum yine bildiğin trans moduna geçmesin, geçemesin ve sen zaman hangi şeytanın icadıysan yeter artık öpüp durma şakağımdan belli ki gelmişin de, geçmişin kadar küfür dilimde. haydi ne duruyorsun çek tetiği ya da çektir git artık tüneğimden ….. sahi ya baron nerede ve sen mehtap ya sana ne demeli kaç zamandır neredesin görünmeyeli hangi buluta yasladın göğünü, göğüslerini hangi rüzgara sattın, takıştırıp taktın yaldızlarını, yıldızlarını ay şahidimdir ki bu yol saman değil ve bil ki hiçbir su diplemiyor artık seni benim gibi bilirsin ben en çok adını bilmediğim gitmelerden dönmeyi severim birde sana çıkan her yolda bıkmadan, yorulmadan gittiğim gündüzü, geceyi ….. ayrıca baronu elbette evveli nerede bilmem, bilemem ama masalların kalburu artık saman değil pireler kuaförleşti görmeyeli, develer ise holdingleşti ,, “bana bir masal anlat baba” devri fosilleşti ve bu aralar devir evrilerek neyin tamamıysa “ya baba bırak şimdi masalı da sen tamam diyor musun onu söyle” devri oldu bu aralar demişken cidden baronu göreniniz olmadı mı serseri yine kim bilir nerelerde sürtmekte neyse ya gelir birazdan ooof…ne diyordum evet ya dün gece de tıpkı her gece gibi tepetaklak yine sen düştün aklıma be kadın ve yine dört yanım deniz oldu birden, derinden sahi sen niye, niyesen hala dönemedin, gittiğin uzağım olduğunu niye hala göremedin neyse, ikinci bir emre kadar kanatlı, kanatsız tüm göçler de iptalmiş zaten yine hayaller ve terminalerl dolusu telaşlar ağlamaklı olacak inziva sessizliğinde zaten ağlamak değil midir gülmenin çakılsız karşı kıyısı bütün erkekler kadınları uyumadan önce ağlarmış bütün kadınlarda erkekleri uyuduktan sonra kadın gibi sessizce.. keşke, aynı anda sarılarak, sevişerek ağlaya bilseydi aynı çatı altı düşleri, düşüşleri neyse, yoksun ya artık bilmezsin sen bilemezsin ama ben en çok, adını, tadını bilmediğim kadınların koynunda ağlamayı, çırılçıplak kendime uyanmayı, hatta saç, sakal tıraş olmamayı, aynaya bile bakmamayı sever oldum ve inan yokluğunda baronu daha çok anladım.baron demişken sahi o nerede hiç bu kadar uzaklaşmamıştı ve ben yapmayı en çok sevdiğim şeyi yani bir şeyleri karalarken bile bu kadar daralmamıştım inan …..“baron”, “baroonn”, “baroooonnnnnn”, “baaaarroooooonnnnnnnnnnnn... . . . --- bu karalama haziranikibinonaltı da yazdığım bir denemenin hüzünlü de olsa harflerle biraz dans ederek şiirleştirilmeye çalışılmış halidir… neden hüzünlü çünkü baron artık hiç gelmeyecek, gelemeyecek şiir dostlarım çünkü bir trafik kazası sonucu maalesef bu yaşamdan ebediyen ayrıldı… . . . // ilhanaşıcıağustosikibinyirmi |