yorgunum
Sorup durmayın bana neden böyle durgunum,
Sözün özü, doğrusu, yaşamaktan yorgunum. Sonu gelmez arzular görmediler halimi, Git git bitmez yollarda yitirdim mecalimi. Gökkuşağı peşinde koştum durdum hevesle, Eridim bir mum gibi, aldığım her nefesle. Bu dünya hanesinde çok ağladım, az güldüm, Hep hazanı yaşayıp, yaprak yaprak döküldüm. Bazen umut bağladım, bir gün gelecek diye, Ardından derin sükût kaldı bana hediye. Yediğim darbelerle kırıldı kol-kanadım, Derin yaralar alıp, içten içe kanadım. Oyunu kim kurduysa, hep beni ebe seçti, Bilen bilir, direndim, ömrüm kavgayla geçti. Pişman değilim elbet, doğru olanı buydu, Ancak düştüğüm çukur, dibi gelmez kuyuydu. Bazen geceler boyu, yıldızlarla söyleştim, Gölgelere sığınıp, kuytularda eğleştim. Kimi zaman seherde bad-ı saba yeliyle, Yalvardım Yaradan’a, gözlerimin seliyle. Vuslatı diledikçe, bahtıma firak düştü, Hayat benimle yalnız acıları bölüştü. Mevsim artık sonbahar, ne bahar kaldı, ne yaz, Halimi soran artık, yalnızca kuru ayaz. |