Kurşundan
kuşlarıma taşlar atıyor eller,
sıkıldıkça balkondan atlıyorum, evde olmuyorum kapı çalınca, çay falı bakıyorum kahveyi bırakıp. beğenmediğim elbiseleri alıyorum, beğendiğimi başkasına yakıştırıp, kendime bir kuş alıyorum köşeden, gökyüzüyle inatlaşıp. içim suskun bir mısradır, evimdir ceviz kovukları, arı kucakları, kırıktır yaşamın oyuncakları ve de çocukları, nasıl da kaybolmuşuz kendi mahallemizde. kurşundandır namlu gözleri, yaşamak, ıssız ve zehir zıkkım, evet, acı dallarda salkım salkım, bundandır doyasıya yaşamadan ölmek. |