KUMRAL HECELER
paslı bir geçmişi eritirken çocuksu sevinçlerim
yâd ettiğim ömrümü çalıyor kırgınlıklarım yine bir veda mı geçiyor ağaran saçlarımın bahtsızlığından ağlamak istiyorum anne boynu bükük karanlıkların ardından orada bir sen mi beliriyor yoksa umudum sarıp sarmalarken sarhoşluğumda geçmişimi o gözleri hangi bahar siler çıkmazlarımdan bu keşmekeş neyin vizyonu kurgularımda sendeleyip fırtınalarında kavuşmak ay ışığına bu yeni yangını söndürmek kolay mı vicdan yoksunluğunda kendimle kalarak dalıp gitmek sonsuz vartalara ekşi bir yüz belirtisi verir ahengini misliyle yalnızlığa ve bu senden kalmış bir anıdır en son anlara göğsünü siper et anne ölüyor gençliğim ruhunun üstüne yaklaşırken ayrılık filizlenen toprağında buz gibi bir akşamüstü terk ederken güneş ışığı şehri büsbütün bir akşamın koynuna oğlum diyerek sızlatıyor yaralı kalbimi ince bir serzenişle yapma evladım sonu yok bu işlerin yazık etme kendine bak yaşın da geçiyor artık ekmek tutsun elin hem evlendiririz seni hayırlısıyla kısmet olursa yarın ne ben ne baban olmayacağız yanında ahh garibim neler çekersin o mutsuz geceler yalnızlığında bir vesvese ile çareler tükenmiş gibi hissedersin kırılır ümidin gelip çatan son ağrılarına yeniden başlamak gerek belki yeşermesi için ümitlerin cıvıltılarıyla kuşların sabah neşesinde kumral hecelerde bir beka arzusu çınlar kulağında her şeye inat yaşamak altın harflerle yazmak yazgını kabul olmuşluğunda |