İçime çocuk kaçtı yine !
Hazırlayın mendilleri, gözleriniz yaşaracak.
Islanan yüreğinizde, ne anılar yeşerecek. Şimdi gelin hep birlikte, eski zamana gidelim. İçlerimiz burkulsa da, o günleri yadedelim. Pabuçlar kara lastikti, çanta pazar torbasından. Pantolonlar yamalıydı, dizleri ve arkasından. Sıralarda üç kişiydik, okul küçük, sınıf dardı. Kara tahta üzerinde, tebeşirler gıcırdardı. Öğretmenimizi hergün, sabah bahçede beklerdik . "Günaydın efendim" e, gülücükler de eklerdik. Teneffüsler çok uzundu, oynamaya doyulurdu. Okullarda önümüze,, lokma-peynir koyulurdu. Kış günleri elimizde, her gün odun getirirdik. Elimizde her ne varsa, birlikte yer bitirirdik. Küçükleri hep severdik, saygılıydık büyüklere. Alışkındık elimizde, taşıdığımız yüklere. Sabahları sıra olup, andımızı okuyorduk. Her sözünü kalbimize, ilmek ilmek dokuyorduk. Tüm sınıflar içeriye, sıra ile sokulurdu.. Mendillerin üzerinde, tırnaklara bakılırdı. Güvenliydi okul yolu, yaya gelip gidilirdi. Okul dağıldıktan sonra, kırda hayvan güdülürdü. Etlerimiz öğretmenin, kemiklerimiz bizimdi. Harçlık olmazdı ceplerde, çerez çekirdek, üzümdü. Siyah beyaz zamanlarda, renkli hayatlar sürmüştük. Yokluklardan hayallerle, çağa köprüler örmüştük. Sırf bu yüzden şimdi hala, kıyıp bir şey atamayız. Dost, arkadaş aç dururken, kendimiz tok yatamayız. Bu günlerle kıyaslarsak, biz şanslı bir nesilmişiz. Tek tip önlükler içinde, ne kadar da asilmişiz. Yürüdüğümüz yollarda, herkes bakışırdı bize. Siyah önlük, beyaz yaka, ne de yakışırdı bize. Gurur duyun kendinizle, o günlerin insanları ! Ölene dek hatırlayın, unutmayın o anları. Selam olsun o günlerden, hepinize kucak kucak. Ruhlarımız hep dolaşsın, köy, kasaba, bucak bucak. (Onuncuköylü) İsmail SIKICIKOĞLU |