İstanbul 'da AşkŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Hero ile Leandros Aşkı
Antik çağda Çanakkale Boğazı’nın Avrupa kıyısında, Sestos adını taşıyan bir şehir bulunuyordu. Sestos’un surları içinde Aphrodite için yapılmış büyük bir tapınak ve bu tapınakta en az onun kadar güzel ve narin biri vardı. Rahibe Hero. Hero’yu görenler güzelliğinin büyüsüne kapılır ve onu Aphrodite’in kendisi zannederlerdi. Bu genç rahibe güzel olduğu kadar alçak gönüllüydü de. Bu yüzden Aphrodite bu kızı kıskanmak bir yana onu çok severdi. Her sene ilkbaharın gelişi ile birlikte Sestos’ta şenlikler düzenlenir, çevreden insanlar akın akın buraya gelir, Aphrodite’in mabedini ziyaret ederlerdi. İşte böyle bir bayram günü Leandros adında yakışıklı bir genç Aphrodite’in mabedindeki bir ayine katılmıştı. Abydos’lu olan Leandros getirdiği hediyeleri sunmak üzere mihraba yaklaştığında; güzel rahibe Hero’yu görünce aklı başından gitmiş ilk bakışta ona aşık olmuştu. Ayin boyunca gözlerini güzel rahibeden ayıramamıştı. Sanki karşısındaki Aphrodite’in ta kendisiydi. Leandros gün batıncaya kadar mabedinin bir köşesinde bekledi. Ziyaretçiler bir bir mabedi terk edince yavaşça tek başına kalan Hero’ya yaklaştı. Rahibe genç delikanlıyı görünce ürkerek geri kaçtı. Ama Leandros onu durdurdu. Ve oracıkta mihrabın önünde Hero’ya duyduğu aşkı dile getirdi. O günden sonra Leandros Hero’nun tüm itirazlarına rağmen her gün mabede gelip genç rahibeye duyduğu aşkı anlattı. Hero defalarca ona bir rahibe olduğunu ve böyle bir aşka karşılık veremeyeceğini söylediyse de Leandros pes etmedi. Duyduğu sevgi öylesine büyüktü ki, bir gün mutlaka karşılığını alacağına inanıyordu. Tüm çabaları ve ısrarları sonunda arzusuna kavuştu. Hero’da onu seviyordu ancak aralarında büyük bir engel vardı. Hero, deniz sahilinde ıssız bir kalede yaşlı bir kölenin kontrolü altında yaşıyordu, üstelik Leandros’un yaşadığı şehirle aralarında deniz vardı. Ama Leandros aşkı uğruna her şeyi yapmaya hazırdı. Buna, gece karanlığında yüzerek denizi geçmek de dâhildi. O akşam yaşadığı şehre geri döndüğünde sahile inerek denizi seyretti, gözleri ile karşı kıyıdaki kaleyi arıyordu. Bu sırada rüzgâr şiddetini artırmış, bulutlar ayı ve yıldızları kapatarak ortalığı karanlığa boğmuştu. Issız kalede köle ile birlikte oturan Hero endişe ile dışarıyı izliyordu. Bir ara yaşlı kadına dönüp; “Bu korkunç gecede kim bilir kaç balıkçı yolunu bulup evine dönemeyecek. Bence karanlıkta yolunu kaybeden denizcilere yol göstermek, onları felaketten kurtarmak için kalenin üstüne bir meşale yakarsak Aphrodite’yi de sevindirmiş oluruz” dedi. Bu sözlerle yumuşayan yaşlı kadın, kalkıp bir meşale yaktı ve kalenin tepesine kolayca görülebileceği bir yere koydu. Esen rüzgâr onu canlandırdı alevi daha da yükseldi ve etrafı aydınlattı. Hero heyecanla dışarıyı seyrederken duyduğu bir sesle kalbi küt küt atmaya başladı. Denize doğru baktığında dalgalarla boğuşan birini gördü bu Leandros’tan başkası olamazdı. Onu yaşlı köle de görmüştü. Aşağı inip delikanlıya kıyıya çıkabilmesi için yardımcı oldu ve onu rahibenin odasına götürdü. Leandros yorgunluktan bitkin ama sevdiğini görmekten mutlu bir halde genç rahibeye sarıldı. Yaşlı köle buna çok şaşırmıştı ancak onlara engel olmadı. O günden sonra Leandros her gece boğazı yüzerek geçip sevdiğine ulaşıyordu. Günler haftalar aylar geçti, güzel yaz günleri geride kaldı ve kışa yaklaştılar. Deniz eskisi gibi sakin ve sıcak değil, dalgalı ve soğuktu. Hero her gece yüzerek boğazı geçen Leandros için endişelenmeye başlamıştı bu yüzden ona bir süre birbirlerini görmemeleri gerektiğini söyledi. Bahar gelinceye kadar ayrı kalmaları gerekiyordu. 1Kışın boğazı yüzerek geçmek çok tehlikeliydi. Leandros her ne kadar istemese de sevdiğinin bu isteğine boyun eğdi. Ve bahara kadar gelmeyeceğine dair ona söz verdi. Ama bu ayrılığa sadece bir kaç gün dayanabildiler. Leandros, Hero’nun yolladığı özlem dolu mektubu okuyunca daha fazla dayanamayarak, düşünmeden kendini azgın dalgaların kucağına attı ve bir an evvel sevdiğine kavuşabilme arzusu ile dalgalarla boğuşmaya başladı. Fırtına arttıkça artıyor, dalgalar daha da aşılmaz bir hal alıyordu. Hero’nun yaktığı meşale şiddetli rüzgârlardan sönerek ortalığı karanlığa gömdü. Heyecan içinde Leandros’un yolunu gözleyen Hero, yaşlı köle uyuduktan sonra gizlice sahile indi. Bu karanlık gecede kayaların üstünde hareketsizce yatan adam Leandros’tan başkası değildi. Ancak Leandros azgın dalgalara yenik düşmüş ve ölmüştü. Bu acıya dayanamayan Hero sevgilisine sarılarak kendini öldürdü. Kasabalılar bu haberi duyunca yas elbiselerine bürünüp kaleye geldiler ve iki sevgilinin cenaze törenine katıldılar. Onları deniz kıyısında aynı mezara gömdüler ve onların anısına boğazın azgın sularına güzel kokulu çiçekler attılar. ........... Netten alıntıdır. kim bilir şimdi İstanbul yine ne de güzeldir martıların mavilere çığlık çığlığa dalışlarını düşündüm hani; tam da boğazda rüzgâr senfoniydi yıldız yıldız başımız "papatya gibisin beyaz ve ince" sessizliğin ortasında dans edişimizi hani; o şölen gecelerimizi tan kızıllığına dek kumsalda sevişmelerimizi sonra sarmaş dolaş uyuya kalışımızı son kez, ardıma bakıp el sallarken maviler bile dağıtamadı hüznümü boynu bükük iskelede sen geliversem yine kahve içerdik ben sade severdim, sen şekerli küçücük fincanlar ellerimizde hatrı kalırdı bir kırk yıl daha nur saçılırdı geceye ay gülerdi yine şarkılar söylerdim belki son yazdığım şiiri okurdum nergisleri severdin sen ufacık bir demet olurdu elimde saçların savrulurken gözlerini kapayıp koklardın titrerdi dudaklarımız zamanı unuturduk salacak’ta resmini çizerdik kız kulesi’nin arnavut kaldırımlı sessizlik boş sokakta sevdam dolanır deniz biz kokar martı kanadında öperim maviyi en çok da sana yakışır kırmızı yüzüne al vurur har-ı ısıtır nar cafede üşüyorken istanbul ağzım dolu dolu aşk gül makamı o nakarat, gülüş cümbüş harmanlanırken, amaretto ıslaklığı dudaklarımız çikolata kokardı kesik kesik, nefesin ah istanbul bir şarkıyız biz seninle çok eskilerden, çokkkkk üsküdar’ın simitçilerine, martılara, seni öptüğüm tüm banklara küsüm küsüm insan sevdiğine küsermiş naz yapar gibi hani "hadi yine barışalım" der gibi ah! iliğinden fırlamış yitik bir düğme gibiyiz seninle, yitik bir düğme kol kola ayık girip avare çıktığımız balıkçılarda hep o masamız aklımda roka balık nasıl yakışırdı değil mi gülüm kadehleri tokuşturdukça istanbul’un şerefine aşkın şerefine her yol bize çıkardı şimdi çıkmazlarda kaldık siyah beyaz kenarı yırtık bir fotoğrafta kaldı aşk şimdi ağlasın arnavut kaldırımı sokaklar .... /Leandros için ölüm hiçti. O Hero için denizi içti./ ... Fikret Şimşek |
İstanbul... Onu anlatmaya çok söz gerekmez bilenler için. Bilmeyenlere de zaten doğuştan âmâ birine sarının siyahtan farkını anlatabilmek gibi bir şeydir. Her karışımda her adımında tam anlamıyla bir tarih yatar. Ki dünyada da zaten koca bir çağı
kapatıp açmış başka bir şehir yoktur.
Şiire gelince...
Bu şiiri en iyi Fikret Şimşek şiiri diye ayırdı hafızam belirtmek isterim. Az biraz makyaj da ister dedim affına sığınarak.
Vee o şiirin dibindeki tarihe geçecek kuvvetteki replik. O dize, bir çok büyük şairin yazdıkları içinden sıyrılıp onu tanıtan -bâzen adından bile öne çıkan- replikler olur hani işte onlardan biri. Boş laf etmeyeceğimi bilirsin.
Kız kulesi efsanelerinden biridir bu . Bilmeyenler bir inceledim derim.
"Leandros için ölüm hiçti. O Hero için denizi içti.",*****
Kesinlikle muazzam. Hem örnek bir şiir repliği hem de lafıyla lafzıyla tek kurşunluk bir şiirsel atasözü!
şu ana dek Kızkulesi için yazılmış en azından benim okuduğum en büyük cümle. Sadece böyle bir cümle bıraksa biri ardında cümlelerin huzurunda yeri cennettir hakkıyla!..
tebrik teşekkür ve bir tarihe saygıyla