AŞKIN MÜCEDDİT BİR İHLALİ
Çekiliyordu sular,
Cebri kırılmış patlayan kürelerde. Can kırıkları kesiyordu ayak bileklerimi, Şeffaf bir ayrılık kalıyordu geriye. Entübe edilmiş kirişlerden, Nefesini tutup geçen, ihata nöbetlerindeydim. Daha dündü; Ölümlü olduğumu hissettiğimde, Hayallerim için her yenilişimde, Her gün aşağılanırken kalbim, Dayanmak için acıdan fazlasının gerektiğini, İdrak ettim. O kadar derindi ki içine düştüğüm girdap; Her halkasında bir cinayet kokusu, Her inişinde bir geyşa kurbanı, Bir kadının içinde kendini aramak zordu. Kendi değerini yitirmek kadar sıradan, Vacip bir ustalıktı bu. O kadar değerliydi ki, Yüzüme bir ayna tutmuştum. Ama insandır dedim. Bazen yanlış iklimde yaşar. Zehirli meyveler çeler aklını. Tadınca hazzına, Geçince vicdanına seslenen Bu yutağı geniş meşrebin, Gideni oldum. Bazen öyle yaralarımız olur ki; Nefretin sevgiyle birleştiği yerde, Tüm görüntüyü silip atarsınız. Galiba bu sefer bende, Aşkın müceddit bir ihlaline uğramıştım. Büyüttüğüm rayların üzerinden geçen, Bu göçmen kadının, Gönlünü gezintiye çıkardığı, Bir mesire yeri daha, Yanıyordu. Öyle işte.... Ahmet Serdar OĞUZ / TOKAT |