zaman...
hani zaman herşeye ilaç ya...
gelişine hazırlıyorum kendimi... tabanını onarıp boyadıgım ayakkabılarım, dirseklerine kareli kumaslardan yamalar yaptıgım kahverengi ceketim, uzadıkca kirli gorunuyor diye subay traşı kestirdigim saclarım kısacık tırnaklarım ve kokuma karısan meyva aromaları... gelişine hazırlıyorum kendimi ezberimde sevdanın sözleri kırmısı saclarının kokusuna kapılıp zamansıs acan agaclarım gibi erken gelen mevsiminden yorgun özleminden mutsuz gelişine hazır gitme ihtimallerinin simdilik uzagında tutarsızlıgım icin özür dilerim bir suredir yoksun diye alısıyorum hayatıma kendi dogumgunumun surpriz partisine hazırlanıyor gibiyim nolur sesini cıkarma duymıyayım nolur haber verme bilmiyeyim kapıyı aralayınca kokunu duyayım bir cocuk gibi sevinip dizlerine kapanayım bir ömür diler gibi dizlerimin ustunde ibadet eder gibi aklımın ucunda özler gibi içimden kopup giden nefes gibi üzerime atılan toprak gibi simdi durup dinledigim sesinin yankısı penceremde duran ruzgar gibi aklımdaki sözlerin yemin gibi inanmak isteyipte kapılamadıgım nehir gibi simdi uyudugun benim ruyalarım sabah kalkıp anımsadıgın benim kokum ben yokum diye agladıgın benim varlıgımdan yanan senin tenin icinde akıp giden karsılıksız kelimelerim hüznün, kabugu gibi yaralarımın kanatmadan duramadıgım gülümsemen papatya falı koparılan ikinci yaprakta kapanan dudakların varlıgım varlıgına armagan olsun üstü tanrımın elimde kalan kelimelerimi gamzelerine ektim gülüm gözyasların büyütsün sevdanı kalbime gömdüm cesedim yakılıp küllerim rüzgarlarının estiği yerlere sürülsün |