Hasret Esareti (Arşiv)
Tarif edilemezsin, çok garipsin ne yaptığını bilmiyorsun.
Dermansızsın, ellerin soğuk, gözlerin donuk, sözcüklerin boğuk. Bekliyordum o büyük coşkunu, lakin gelmedi, gelmedin hâlâ. *************************************************************** Şimdi uzaklarda bir başına yalancı mutluluklardaymışsın. Kaybolmuşsun sığlıklarda, boğulmuşsun bir yudum, bir kaşık suda. Sevgim sonsuz, yüreğim yüreğine hasret de bitkinsin sen hâlâ. ************************************************************** Özledim yıldızlarını gözlerinin, coşkusunu yüreğinin. Haydi gel! Hürriyetine, doğacak güneşe, yıldızlara doğru. Özledim, hep bekledim, bekliyorum, bekleyeceğim seni hâlâ. **************************************************************** Yalandı özgürlüklerin, sevmelerinde bir o kadar yalandı. Yalan değilse, de gel! Islanan sevda ateşini yeniden yak! Körelen yüreğini özgür bırak! Kurtul hasret esaretinden! Mesut Tütüncüler 1999 DENİZLİ 1999 yılında ilk şiirle tanışmamdan kısa bir süre sonra yazmıştım. Lise son sınıftaydım. Türü serbest şiirdi düne kadar. Üzerinde çok değişiklik yapılmış bir şiir. O zamanlarda beni en iyi ifade eden şiirin bu olduğunu düşünürdüm. Hatta 2,5 sene önce sitede yazmaya başladığım da bile biraz da olsa... Şimdi yeniden okuduğumda ise nereden nereye diyebildiğim, neydim ne oldum ve daha ne olacağım dediğim bir hâl. Uzatmayayım, dün gece yeniden güncelledim. Bu kez hece şiiri olarak. Kafiye olsun mu olmasın mı derken böyle kalsın dedim. Yıllar öncesine dönmek eski bir dosta ziyaret etmek gibiydi. Saygılarımla. |
Haydi gel! Hürriyetine, doğacak güneşe, yıldızlara doğru.
Özledim, hep bekledim, bekliyorum, bekleyeceğim seni hâlâ.
kalemine yüreğine sağlık kal sağlıcakla selam ve dua