EMİNE GELİN
"O benim anam. Yaşıyor daha"
Saçları altındı, başak sarısı Mah cemali, en az, ayın yarısı Kaçırdılar; oldu, elin karısı Dağların kızıydı, emine gelin. Çift sürer, koşturur, ekin biçerdi O işten değil; iş, ondan kaçardı Yol nerden kısaysa, onu seçerdi Saflığın özüydü, emine gelin. Sırtındaki yükü, ondan ağırdı Nasırlı ellerle, hamur yoğurdu Kocası askerken, çocuk doğurdu Yalnızlık yazıydı, emine gelin. Eşekte semerdi, kıratta eyer Yediği azarsa, göklere değer Kaynana söverdi, kaynata döver Dayağın iziydi, emine gelin. Kurbandan başka gün, tatmadı ete Çok sevdi eşini, candan da öte Kocası her gece, gitti nöbete Evinin gözüydü, emine gelin. Emaneten taktı, altın bilezik Sonrasıysa bakır, gümüşten yüzük Hayatın her anı, yaşadı ezik Herkesin nazıydı, emine gelin. Dört çocuğun dördü, öğretmen oldu Hepsinin eşini, öğretmen aldı Geride onların, onuru kaldı Çokluğun azıydı, emine gelin. Evlâtların hepsi, ona duacı Asla demedi ki, çekiyom acı Hemi deva oldu, hem de ilâcı Yaranın beziydi, Emine gelin. Hepsinin kolu kanadı oldu Onlarla ağladı, bazen de güldü Yollarına rehber, kendini buldu Sevginin hızıydı, emine gelin. Mutluluk içinde, yaşar giderken Çocuklarla iftar, yapalım derken Eşini kazada, kaybetti erken Kadere razıydı, emine gelin. Çilenin sembolü, ananın hası Erinin ardından, bitmedi yası Evinin sultanı, kalaylı tası Bayırın düzüydü, emine gelin. Tutmuyor yerini, kardeşle bacı Mekke’ye de gitti, nur gibi hacı O benim anamdır, başımın tacı Acının sazıydı, emine gelin. Necati OCAKCI |