Diyarbekir Şiirleri
ROZA
Yoldular, soydular, kırıştılar İnsanı insanla yıktılar Aşna fişne iskandiller ağında Bıçkınları puluçlarla oydular Adındır, dudağımda asırlık Esrarına amade yalım Adındır, terk etmez, sıddık Vurur yumruğunu Sadrıma sadrıma Hücremin başkenti suskunluğun Gözlerin, yalın kılınç Gözlerin ıssız, kallavi Bir benim şimdi Firari sensizliğin belasında Bir benim tütsülü Voltalı ahrazlığa Şimdi yürek yorgun Virane, ıssız Ansızın yaşlanmış bir gecede Yaşlanmış canına kadar Orostopolluk Sırtlanca, sefil Yığınların tenhasında savrulmuş Yırtılmış bir hecede Kursağıma avazın gelmiş Sevmişem, şahidim dağlar Sevmişem Allah’ına kadar Ölünceye dek değil Ölümden sonra da Yeşerinceye değin Tutuşan ellerimiz Seni yangın bağrımın Avlusuna gömmüşem BEJNA Gözlerin savruk bozkırlar Gözlerin hoyrat Ceylansı, afacan Sevimli taraçalar koylarda Kalyonlar kanyonlarda Herkesten sakladığım Künyeni sayıklar Gözlerin, gözlerin jiyan Perçemin pençeler canı Perçemin perva Vahim, amansız Çitlembikler taç olmuş saçlarına Cimcime sekseklerin Otağıma volkandır Fezan; behişt, benefşe Fezan saflık, insaniyet Sen bana gürül gürül memleket Ben sana hep gurbet kalmışım Biz bizde Diyarbekir Biz bizken masumiyet Biz bizsizsek esaret Bir gün sen de anlarsın O gün sen de ağlarsın Rengin nasıl da ateş Bejna Teninde nehirler ve başaklar Gülüşün nasıl da mermi Nasıl da hançer bakışın Vefakâr boranlara Harfsiz vasiyetimdir Kurutunca yokluğun Beni simana gömsünler SEVDE Çifte dikiş gider sabanlar Fersiz toprağın koynu Fersiz, yetim, analar Kuş uçan, kervan geçen Bostanlar ölgün şimdi Ölgün Dicle denizi Ve çakırkeyif buğdaylar Kahyalar körkandil çeper Mösyölerde bir kültür Nankör çıyanlık Kepenekler mahzun Bağlamalar öksüz Kalleşlik mazinin töresine Şimdi âdet diye bellenen Hicapsız ikirciklik Heybesiz bulvarlarda Cartalı haybeciler salınır Dümenci dubaralar Ertekeden nümayiş İmam kayığındayız sürgit Façalar çiğnedik muttasıl Erce, âdil, hilesiz Bundandır kavlimizden kaçışı Geçmişi tam kınalı Piyazcı sendikalar Kaparoz puştlarının Çifte dikiş gider sabanlar Cana bir çınar gerek Yüreğin, yüreğin gibi serin Derin kuyular içim Mars olmuş, dumanaltı Kaybolmuşam, gel artık Karışsın közlerimiz Karışsın yeşil… HİVDA Kül yutmaz kevaşeler hanında Hancıyı vurmuş gibi yürek Şimdi unutulmuş bir marştadır Mavzerlerde mermiler hazan Bir umuttur alnımızın çatında Sevdalanmış sedanda salıncaklar Ay ışığı kokar derin kuyuların Gül Hivda… Gülşen Hivda… Sen bende hür, ben sende parya Ve keşmekeş; yaralar yaralarda Babaçkolar rıhtımında bir mavi rüzgar Aparıyor gönlünü çılgın enginlere Bozuk çalsa da bozum havamız leyley Çarkına tükürmüşüz bir kere Kayarto kopillerin, dalkavuk hırboların Ne çiçektir biliriz Kokoz kokorozlar da Vardakostalar zamazingo Voliyi vurmuş godoş hırtapozlar kanişi Hey gidi erlik hey şimdi şinanay Zartayı çekmiş yiğitler Mıshıtçı gebeşlerin melun insicamında Sigortası atmış janti yürekler Bilenmiş zırzoplara Puskun, kıvam bekler Ranzam, zulam, soluk resmin Saplanır soluğuma Can Hivda… Canan Hivda… İşte böyle yazıyorum canına Hatıran mermidir damarımda Dışarda çılgın bir bahar İçerde hep kış mevsimi LEYLAN Ilgım ılgım açar yediverenler Ambarlarda yeşerir hamal fidan Görsen her biri bir filinta Pahabiçilemezdir burada alınteri Helal ekmeğin verdiği memnuniyet Emeğin kitabı, işhanlarında yazılır Komşuluk destandır antik katlarda Seni namusluca sevmeyi İlkin buralarda öğrendim Şırfıntılar sokağında tütün emekçisi Avuçlar bilirim, ihtiyar, nasırlı Memleketim gibi ak alınları vardır Sen hep o küçeden gelirdin canıma Eserdi terütaze hivbanu nefesin Arzuhalcim, kadife karanfilim Daya endamını santimantal bağrıma Daya da dinle, çaylardan su içer gibi Can feryad, can figan, can yangın yeri Bayramlar, matemlere sapmış Namlu yürek, aşka, sevdaya kıvrılmış Nasıl, nasıl sevmişem bir sevebilsen Anlarsın zehir zıkkım geceleri Anlarsın, netameli oyundur, heba Vurulur denizin, ırmaklarınca Kaç dağdır aşılmaz olumuş içim İçin için tüter kuyumda bir yara Birden hüzünlenir bütün avlular Cümle vadilerde zılgıtın kopar Derin mutsuzluğun türküsüdür Eser, eser korkunç albenin Çekilir sürgüler demir koyaklara Çekilir hayalimden asi bakışın Gömülürüm kendime bir başına Tek başına hırgür sensizliğim Leylanım, nupelda pervinim Bilal YAVUZ |