OTUZ YEDİ ACIYA EV SAHİBİ
Beyaz kanadının kör noktasından vurulmakla eşdeğerdi. Sivas ta,Madımak oteli...
Gagası lastikle sıkıca sarılmış bir martı gibi Konuşamıyorlardı... Ağlayamıyorlardı... Yanıyordu tenleri.. Pir Sultan Abdal ın sazının çalındığı Sivas şehri Metin Altıok un dediği gibi ’bir acıya kiracı’değil Otuz yedi acıya ev sahibi. Yıllar geçtikçe söylenecek sözler bilendi Güneş güneşe baktığında Güvercin bakışlı yarınlarda azalmadık Sivas a değil Bu katliamı yaratan zihniyete çoğaldık. Sevgi dolu yürekleri unutmanın adına bile yaklaşmadık. Türkiye, otuz yedi acıya ev sahibi. sevilay karaman 2/temmuz/2008 |
işte onlar o kadar da canavar, o kadar da yobazdılar...
kimdi neydi nereden geliyordu
emdiği sütün damarı kimdeydi
bileyledi kılıcını yezit
ok gürledi
kerbela inledi
gelmedi insafa kuru taş su vermedi
öldü insan
öldürdü insan
paslanmış tarihlere gömüldü insan
hallac-ı mansur’u, nesimi’ yi bedreddin ’i asan
kadınları kızları cadı diye yakan
tekbir getirerek
ağzının salyasıyla kin kusan insan
kazma kürek, tahta sopa, demir çubuk
kurşun yağdı oluk oluk
ve gaz, ve katran
ne cam kaldı ne çerçeve, ne de kapısı çarpıp duran
ırza geçti karın deşti, kundak söktü
yerler kızıl-kan
adı Maraş
adı Kahraman
fetva verdi- sırt sıvazladı
mehdilerin imamların yazan kalemi
kin kustu salyalı dili
ne adınaydı, kim içindi
önce pişirdi
basıp geçti kömürleşen çığlıkların üstünden
elhamdülillah dedi
bin kat daha çoğaldı yedi başlı ejderhanın alevi
orası neresiydi, o hangi şehirdi
kara yeller esti sokaklarında
gözyaşı kana-kesti
kulağı sağırdı, gözü kördü
hiç kimse duymadı anaların iniltisini
taş yürekler neyi anlatır gözlerine bakınca
gül açar mı soluğunda
adı nedir
gazi midir katil midir madımağın
vicdanına dokunup gerçeği bilmeli insan dediğin
göğe yükselen çığlıklar kömürleşip düşerken
yalan söylemeyen aynalar önünde çırılçıplak
cehaleti bilmeli
bilmeli kıyımın gerçeğini
ve düşürmeli titreşimini yüreğinin en duyarlı tellerine
Saygılar