HÜZNÜN TÜRKÜSÜ
Günlerden 07.08.1998
İmzaladı uzatılan dilekçeyi, Bir yaprak düştü havaya, Sonra da yalnızlığın sessizliği... Anlaşmışlar hüzünle, Ayrıldılar; Birer saat arayla Savcısı,hakimi ve kaymakamı, Yolculukları; Yozgat-Çekerek, Malatya, Avusturya-Viyana, Belki de Emre’nin dediği gibi “Aremikaya”, El salladı hızla geçen arabalara Lastik Pabuçlu çocuk, Görmediler O’nu, Geri bakmamanın... Karşı dağlar dökmekte gözyaşlarını Fırat’a… Fırat; sessiz,donuk,vurdumduymaz, Ağaçlar gri, Ne sıcak,ne cırcır böceklerinin çığırtkanlıkları Ne de gün batımının kızıllığı, Doğanyol’un hakimi hüzündü artık... |
Hüznü en güzel anlatan sonbahar diye düşünürüm Ya siz??