KIZ KULESİ
Geçenlerde Kız Kulesinin karşısına oturdum,
Gözlerim yaş dolu, içim ürpertili, Tek varlığım olan paketten bir sigara çıkarttım, Koydum dudaklarımın arasına ve çektim çakmağımın tetiğini, Karşımda saklambaç oynayan martıları seyrettim, Eminönü’ne giden vapurlara el salladım çocuk gibi, Üzerimde süzülen uçakları izledim uzun uzun, Ama hiç biri bana karşılık vermedi, Martılar beni oyununa almadı, küstüm, Üzüldüm, gözlerimde gölcük oluşturan yaşlar süzüldü yanağıma, İçimde bir fırtına başladı o an, yalnızlıktan, Sanki boğazın suları içinde boğuluyordum, Oturduğum bankta ölümü bekleyen bir mahkum gibi hissettim kendimi, Sonra sigaramı çektim ciğerlerime, ciğerlerim bayram etti, Kalbim yas tutarken ciğerlerimin bayramı üzdü beni, Ben kendi içimde bile anlaşamazken, Ne yapacağım? Söyleyin şimdi… Geçenlerde Kız Kulesinin karşısına oturdum, Hayaller kurdum içinde sadece ben olan, Çünkü hayallerime alacağım benden başka kimse yok ki, Hayal kurarken dalmışım suyun dalgalarına, Selpak satan bir çocuğun sesiyle geldim dünyaya, Çok içli bir baktı şöyle gözlerimin içine, İçim burkuldu, gözlerim yine her zamanki gibi çabucak doldu, Oturdu çocuk yanıma, hiç konuşmadı benimle, Sadece dik dik baktı gözlerime ateş gibi gözleriyle, O anda beynime saplandı çocuğun gözlerinden çıkan oklar, Öyle hırslı bir bakışı vardı ki hayata karşı, Beni mahcup etti, utandırdı ve hırslandırdı, Hiç bir şey demeden kalktı gitti yanımdan, Arkasından bakakaldım, sanki donmuştum, Çocuk uzaklaştıkça üşüyordum biryandan, Biryandan da çocuğu izliyordum, Bana kızmış gibi bir hal içinde kayboldu gözlerimin menzilinden, Onun susmasından, gözlerinden payımı almıştım, Son bir bakış attım Kız Kulesine, Ve kalktım oturduğum banktan, elimdeki sigaram sönmüştü haberim yok, Yürümeye başladım çocuğun gittiği yönde, Sonu bilinmeyen bir belirsizliğe, Anlamadım hangimiz yüklem hangimiz özne, Çocuğun ateş gibi gözleri hala gözlerimde, Hala içimi yakıyor bakışlarının ateşi, Ne yapacağım ben? Söyleyin şimdi… |