VE LADES DEDİ ŞAİR.Yorgun bir şehrin yankısıydı bulut: Devasa rahmet, kaygan zemin Kuş beyinli şiirler salınırken Kıyısında ömrün, Bir kehanet dillendi Ve lades dedi şair. En ırak göktü umut; En yakın şarkı Elbette sağdıcı düşlerin Nasıl ki mavi turna ve yaslı yemin: Aşkı ihya edendi madem özlem Vazgeçilmezliğin büyüsü ile tutundu Ellerinden akan kiri Tuttuğu duru suyu da Bir avazda içti ve Nasıl ki inancın ve sevginin Verdiği güvendi Atlas yorgunluğun tutuklu narı Bölünen hecelere Kimi zaman ket vurulan düşlerin Sarkacında asılı beyzade mevsim. Nutku tutuldu dinmeyen sağanağın Bir nakkaşın titizliği ile Evreni yıkarken aşkla ve rahmetle Delinen göğün mutuydu Zincirlenmiş kanaviçe desenler Kayıp kayıp ellerinden Kayıp yıldızların da titrek ışığında Bir salkımın taneleriydi Engin muhtevası inancın Delik deşik yüreklerin de na’şı elbet Bükülen hecelerde Yüzü mihraba dönük bir vaveyla Israrla severken ve anarken maziyi Anın yanılgısında umut biriktiren sefil şair. Zanlar tutkulu; Ziller şen şakrak; Zamiri öznenin yüklemine muhtaç: Kayrasında aşkın Sevdalı kalem çöreklenen hüzünle Sevip neşelendi ansızın Yükünü devşirip dünün kabrinde Yüz bulduğu kimse Sevgisi hacizli yürek sesinde Nakaratlar dolup taştı aşkla. Şahikanın kısık gözleri Makberin yankısında ölümlü izdivacı Yürekten bağlandığı hazin aşkın Yasına kilitlendi Kardığı kadar özlemle Bile bile ulaşılmazlığında düşlerin Çöktü dizleri yarenin Yolluk bildiği umudun sarpa saran ahengiyle Sürüklendi bilinmezin indinde. O nahoş ikrar ki; Bir fasılda beyhude çöküş Efkârlı yorganla vicdanın yastığını Örterken üstünü sözcüklerin Zehre bandı hüviyetini yasın: Ne çok yeis bir avazda Dillenen nidası kayıp surlarında şehrin Ayyuka çıktı uluması kayıp sırların Önünü alamadığı o sevecen mabet; Dillenen binlerce hece İlla ki şiir olmaya ant içmiş Ömrün savruk hüznünde Bir baltaya sap oldu şair kendince Sevdiği kadar rahmetin engin surelerinde. |