İnsanlık
Bizleri insan yapan, akıl mı irade mi,
Duyguyu, düşünceyi, dil ile ifade mi? İki ayak üstünde, dimdik durabilmek mi, Sosyal varlık olarak toplum kurabilmek mi? Maddeyi işleyerek, ona şekil vermek mi, Arzı imar eyleyip, uygarlığa ermek mi? Eğer akıl yetseydi, tartıp ölçer biçerdik, İradeyi kullanır, hep doğruyu seçerdik. İki ayak nedir ki, deve kuşunda da var, Tehlikeyi görünce başını kuma sokar. Birlikte yaşamaksa, koyunlar sürü sürü, Çobanları hepsini, teslim almış götürü. Dilbazlıksa, bülbülün söylediği şarkı ne? Ezberden konuşanın papağandan farkı ne? Anlayıştan uzaksa, bulunmazsa basiret, Kalp dediğin nihayet, göğüste bir parça et. Oysa hepsinden âli, ölçüp tartan vicdandı, O ki Rab’dan bizlere verilmiş bir ihsandı. Eğer yitirmiş isek, bulup bin bir bahane, Camiye ne gerek var, bizi paklar meyhane. Yolumuz yol değilse, inanın ki hepsi boş, Kendini ayık sanır, zil zurna olan sarhoş. Hani mülkün temeli sarsılmaz adaletti, Oysa zalim nefsimiz önce onu halletti. Bize de saltanattan düşer diye bir koltuk, Mazlumu yalnız koyup, zalimden yana olduk. Dicle’nin kenarında aşırsa kurt koyunu, Derdik adli İlahi, bizden soracak onu. Devletin mumu bile, mukaddes emanetti, Ondan fayda sağlamak en büyük ihanetti. Kızım Fatıma olsa, bulurdu hak yerini, Alacaktı emekçi, kurutmadan terini. Komşusu aç kalmışsa, uyuyanlar kimlerdi, Böylesine bigâne olacağız, kim derdi? Çamur dolu havuzda, pir ü pakız, öyle mi, Hadesten necasetten temizlenmek böyle mi? Spordan farkı nedir, şekilde namazların, Bir anlamı var mıdır, dildeki niyazların? Güya yalnız rükuda eğilirdi başımız, Seherde nedametle dökülürdü yaşımız. Minnet etmezdik kula, rızkı veren Allah’tı, Aksini söyleyene, cevabımız “yallah”tı. Üç günlük dünya için bozduk halis niyeti, Değmez şeyler uğruna kaybettik haysiyeti. |