HASRET AKŞAMLARINA DÜŞEN...
Bilmiyordum
Sandalımı küçük bir su yatağında kaybettiğimi Yönüme saldıran fırtınadan Kendimi kaçıp kurtaramadım.. Bir ucubeye döndü İçimi soğutan heykeltıraş Kırık ruhumun Tutunacak askısı da yok ne yapsam Kırk ikindi çıkardım içimden de Yoldan dönemedim nedense... Hicret sandığım yolların patikasıymışım O patikalarda kaybettim ben çocukluğumu Şimdi hicret sandığım, Gözlerini gençliğime dikmiş Nefes almak dışında İçimde 15 yıllık bir boşluk İçine düşen herşeyi yutan... Sanma ki mutluluk suyunda kulaç atıyor Kahverengi gözleri 19 unda kalmış bu çocuk Zaman da kainat da ufalır Ayağını toprağına sürüdüğünde bu çocuk Lakin bir zaman makinasında Kayboldu geçmişinde düşürdükleri Şimdi toprak diye kokladığı, sadece acı Gök ise göğsüne göğsüne çökmekte... sen dinlerken ağzı bozuk şarkılar Benim kalbimi taşıyan güvercinler solgun Rüyalarımda karabasanlar Zamanın gözlerime oynadığı bu renk kayması İçimi savurur bir Akdeniz akşamına Orada egom değil Yalnızca çocukluğum Koşturur bir topun peşinde Akşamları ebe oynar Dökülür sıcak Çayın içine de Hayatın var olduğuna Kocaman kulaçlar atar.... Filmin bir film olduğunu sadece görebilseydim eğer Ya da susturabilseydi içimde tükettiğim hasret akşamlarını Dibine kadar sokulur Bir çay alır Bırakırdım içimi bir korku seansına ya da romantik sahteliklerden bir tutam İliştirirdim göğsümün son atığına... Sallanan nice beşikte oysa Sallanıp durdu geçmişim 15 yıla 3 çiçek açtı da bahçemde Kokusu burnuma gelmedi Kötü kokan mahallemin Henüz beton yığılmamış Ya da adı henüz arsa diye de konmamış bir tutam toprak parçası... Kimbilir belki de Bir kez daha dönememektir yeniden İçimde kocaman çukurlar yaratana Ve sığmaz niyeki bedenim Doldurmaya birazını... |
Yüreğinize sağlık çok güzel bir duygu ile okudum...