Bi Dünya Yalnızlık
Bi dünya huzursuz hikaye
öksüz alfabelerin merhametiyle ayakta kalan öylesine bir sadece. Hangi yoldaysam , o yolun tarihine yakınım, hayran kalıp da girmeye yeltenemediğimiz mağaraların karanlığına tuhaf bir aşinalık. Çıplaklığın dahi mecalinin kalmadığı evvel zamanlar da olmasa haberim olmayacaktı, düşlerimdeki kirlerin aslında hiç çıkamadığını zaten lekesiz bir yaşam da hiç umrumda değildi. Ruhuma da çok kızdım binlerce yıl yaşındaki o sözcükleri nasıl da alaşağı ettiğimi anımsadıkça ve anımsarken. Bir süre nefes alamadım, "söyleyecek hiç bir lafım yok" sözcüğünü usulca üzerime örttüler, bazen anımsıyordum , kalabalığın acımasızlığını, ya da bir takım uğultuların nasıl vicdansız olduklarını, bir süre kıpırdamadım elbette, bence siz de kıpırdamazdınız, monotonlaşmış bir küpün içerisinde, dilinizi dahi ödünç vermişken bazı yabancılara, ittifak içerisinde bir aldırışsızlık, çıkar için toplanmış umarsızlıklar, bi dolu kimliksiz vesaireler. Yıkanayım, yıkayayım, yıkılmayayım, bi dünya huzursuz hikayenin içinde bi dünya yalnızlık... |
Bu gece de siteye girdim, son sayfada kalmış meğer telefonum. Şiire güne gelmiş. İyi olmuş.
Konuşayım istedim şiirle olmadı.
Aklıma sevdalardan arta kalan yalnızlıkların yanı sıra bir de yersiz ve mekansız yalnızlıklar geldi:
Kendi yalnızlığım mesela; kendisinden kopuk yaşadığım, kendisi de benden kopuk yaşayan ve fakat birimiz olmadan diğerinin anlamsız kaldığı bu var olma hali...
Yalnızlık bir yaşam biçimine dönüşünce aşk gibi aptal bir arzuya dönüşür galiba. Kavuşmak imkansız, onsuzluk da cehennem. Yani insanlar cehenneme dönüşür ama mutlak yalnızlık da elde edilemez. Elde salt bir yalnızlık hissi kalır sadece ve bu his insanı çıldırtma noktasına gelir. Şu an odada bulunan duvar saatinin duvarı dahi delirtecek kadar ses çıkarması, duvarın beni boğacak kadar bağırgan suskunluğu. Suskunluğun gürültüsü...
Yalnızlık bir arzuya dönüşünce, onsuzluk özgürlük değil artık, esarettir; o varken de rehinesindir artık ruhunun atlasında...
Dedim ve sustum. Ne gerçek hayatın ne olduğuna dair, ne gerçek yalnızlığın sıkletine dair bir bilgim bile yokmuş meğer...
Sadece tik tok...
Yalnızken ne olduğunu, ne olmak istediğini, nereye varmak istediğini, hatta neyi isteyip neyi istemediğini dahi bilemiyor insan...
İnsan olmanın bile dayanılmaz bir sancısı olur yalnızlıkta...
Sonra Sait Faik sesleniyor saatin akrep ile yelkovanının buluşmak için çaba sarf ettiği yerde : Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor....
Benimki sevmekten değil elbet, sevememekten... Ne başlıyor, ne de bitiyor. Elde sadece kahredici bir yalnızlık kalıyor...
Kalsın. Hamd olsun...
Rampaların Ustası tarafından 10/25/2019 11:59:03 PM zamanında düzenlenmiştir.