HOŞÇA KAL
Ne Bir Renk Vardı Gözümde,
Senden Önce Sana Dair. Ne Bir Ses Vardı Nefesimde Senden Önce Sana Dair. Ben Böyle Bir Yoksulluğun Bolluk Dolu Günlerinde, Seyrine Hayran Olunan Ebediyetinde Kaybolmanın Bahşedilmiş Mucizesine Âşık Oldum. Gül Açmakla Açmamak Arasında Anlaşılmaz Bir Zevkin Sefasına Mest Olmuşken, Sen Olan Bitenin Umursamazlığındasın. Günün Tam En Çekilmez Saatinde Ben “Acaba Bir Damla Su Sunar Mısın ?” Diye Yakarırken, Bana Kucak Dolusu Körükle Gelirsin. Hiçbir Yangın Böyle Şahane Küller Bırakmaz. Ateşin Düştüğü Yerde… Şimdi Benim Ne Söylediğim, Ne Söylemediğim Bir Mevzuda Bahis Olmaktan Senin Meclisinde Konuşulmaktan Yoksun. Israrına Amade Olmuş, Her Gün, An Ve An Akşamla Sabahın İmkânsız Sevdasına Mahkûm Olmuş Çaresizliğim. Ben Ne Yerim, Ne İçerim Görmezsin. Kibrine Yaslanmış Sırtın, Beni Görmezden Gelirsin. Hiçbir Rüyada Görülmemiş, Hiçbir Sofrada Tadılmamış Renklerle Gelirim Sana. Senin Keyfine Kâhyadır Bitmez Tükenmez Arzuların. Gönül Hiçbir Şeyi Görmez Senin Büyülerinden Başka… Sen Bunun Bilincinde Bilinçsizce Tüketirsin. Ben Tükenmenin Tükenmez Acılarına Sırf Senden Sebep Diye Katlanırım. Ben Her Şeye Dayanırım, Dünyam Senin Gidişine Dayanamaz, Yıkılır. İleriye Ertelenmiş Günlerde Bir Akşamüzeri Senin Kucağında Ölmek Üzere Hoşça Kal! Hakan ŞAHBAZ (06.09.07 / 11:52 A.M.) |
Hoş buldum.