çeşminazkefenin dili, rengi var mıdır söyle... can çekişiyorken giyinmeyi bilmeyen vuslatım ölüm bana hak mıdır, reva mıdır... söyle, söyle çeşminazım söyle gül ayazım, sayfalar dolusu yaşamak varken seni harf harf azalmak, sararmak, solmak, soluyamamak ahh… geçsem de kendimden, geçemedikten sonra senden sırat benim neyime, neyime söyle ahh… çeşminazım, kıyısız, solungaçsız hazzı hüzün denizim gözlerinde tanelendikçe izine kum kum kanayan dalgayım çehresi dağılmış, sırrına nasır bağlamış aynayım kök vermiyor göğe artık dalım budağım kokusuna evrilmiş iğde yanığı, boyuna, posuna devrilmiş çınarım kundaksız süt, kınasız ağıtım, zılgıtım güneşime söğüt olamadın, gölgeme servi ol eceline karadır her aydınlık bilirsin gelinciklense de kabrim her eksik yaşa adım yazılmıştır, kazılmıştır artık soğuk bir taşa ahh… kül ayazım, zifirin, kışın koynunda titreyen baharım modası, cilası geçmiş ahşap bir yalnızlıkta devrilesi boynuma aş eren urganım kıyametin dili, rengi var mıdır can çekişiyorken giyinmeyi bilmeyen dudaklarım senfonisiz ayrılık, notasız sûr olur, tarumar olur, göç olası işgal edilememiş topraklarım bağışla, bağışla tanrım… günahıma sevap katıp bir secdeye alın olamadım aşk bildim kandım, kıblem bildim, ömrüm bildim aldandım en çok, en çok ta ona yanarım… ilhanaşıcıekimikibinondokuz |