Sırf
Hiç mi hiç yadırgamıyorum yerimi,
Hâlâ en büyük korkum yaşamak, Ölüm; Bu kendini kış akşamlarının taklidine soyunan, bir günde, sıcak bir yatak, Küçük bir sığınak, Defterim, ellerimden iğreniyor, ürkek. Ve üzerimde ince bulutlarla dışarıdayım, Birkaç damla yetmez, Yetmez yağmur, yetmez sağanak! Ben oturuyorum tenhalıkta, Kalkıp gidiyor içimden binlerce insan, bağırarak, Boğuşan itlerden dostlarım yok şimdilerde, Uyuşan hislerden bile arındırılmışım sanki, Üzerime pisleyecek kargalar dahi lanetlemiş bu şehri! Aptallığı, çirkinliği, acizliği zirveye taşıyorum, Usanarak, Bir sürü mahlûkâttan, Gürûhumla ilgili mâlûmatlar alarak, Utanarak! Korktuklarını görmeyeyim diye; Yüzümü deviriyorum karıncaların ayaklarına, Her şeyden kaçınarak. Mezarlarla olan münasebetim; Kâh acılarla, kâh garipliklerle, Kahkahalarla boğulan insanlar, Ve bir lekeydim hayatlarında, Gölgeydi bedenim, Dışıma taşırdığım mısralarımda, Terk etmeyi öğrendiler sonunda, Şiirler, bir çöptü, Benim gibi birinin konumunda, Lambalar, sövüp söndü altlarında oturuyorum diye, Her ne varsa çoktan öldü, sırf seviyorum diye! |