BU ŞİİR YARINA ÇIKAR MI, AZİZİM?Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ‘’Cumartesi Yalnızlığı’nın şairine, Selim İleri’ye Ve kaleminden Haydar Ergülen’in: İronik bir sessizlik varsa kaçınılmazdır Kederli bir gevezelik de-sözcüklerin kederini Sessizlik alır-bana seni hatırlatacak Bir şehir bırak, bir köprü kur Ya da vazgeçtim bir köprüyü yık, Tüm köprüleri havaya uçur Kendini bir ev sanan, sanki üçü Yan yana gelse bir ev kuracaklarını Sanan bütün o sözcükleri-onlara da Olacak çünkü bize olan, onların da Açılacak arası onlara da yalnızlıkta Bir elbise kimine bol kimine dar ve Onlara da karanlık çökünce gece Sanacaklar, bunu, oysa gece başka, Karanlık başka bir ülke.’’ Yitiminde saklı iken gecenin, Tozu dumana katan bir hikâye belki de Öykündüğüm her mutlak ruha d/okuduğum Rahmet. Kıyısı olmayan bir kara parçası Belki denize kızgın bir ada Aşkla ihtimamlı bir besteyi çalarken İçinde şakayıklar açan bir pencere Sırasız bir ölümün de provası aslında her şiir Şair olma hakkını kimse vermedi bana oysa. Kesat iklimlerin hikâyesini yazıyorum Bir Cumartesi yalnızlığına hasret Eylül’ün solan gül’ünde Gülmeyi bahşetti bana Tanrı Yüzümde açan her gül ile hemhal Solmayı dilemişken bir zamanlar Yitip giden bir metafor Sanrı cumhuriyetinde yan gelip yatan bir şiirden beteri Yazılmaya müsait bir günün de diline pelesenk olan O k/ayıp ritimde sözlenen şiir ve imge. Balyalarca hüzün neşretti evren Bangır bangır bağıran sesinde yitimin Sevdalı bir azize olmak gibisi var mıydı peki? Sehven sevilmeyi dilemiş Ölü iklimin de son sözleri: Yarına çıkar mı bu şiir, azizim? Demez olaydım. Aşka tanık bir peri İlhamını aldığımdan beri Soyut bir rahlede Y/anıp tutuşan şu sevdalı yalnızlığın Gölgesine uzandığım bir Eylül gecesi. Misafiriyim ben tüm şiirlerin Şiirle yatıp kalktığım devasa bir mevsim Sanrıların sancılandığı Sancıların şiirle sonlandığı Kanıksanası bir acı Eylül’e özgü Oysaki ben böyle bildim her günü: Talip olduğum her acı ile her mevsime şerh düşen. Ben, Belki de insanların gözünden taşan Aksinde sevginin Yalnızlığa çıkan o kat izi Ellerimde yetim imgeler Sol’u’duğum kadar Soyunduğum gerçeklere Beyan ettiğim birer hüküm alabildiğine Derbeder Verilen her sözün de arkasında durduğum Bir manifesto Ölüm kadar soğuk ve sırnaşık Yaşama dair bir kesit olsa olsa. Dilediğim, dillendirdiğim Dilimlenen koca ömür Beyitlerin nezdinde Kısacık bir ön söz Elif gibi yağan kar ince ince Dokurken ve dokunurken yüreğime Neye denk düştüğüm izafi bir eksen Sehven yenildiğim Yüreğimle sevdiğim şu koca evren Bilumum gölgeye de sunumumdur Söylemeyi farz bildiğim her cümle: Dökülen dilimden Kalemin bir damla mürekkebine veririm de canımı Canım çıkana değin de neşredeceğim her şiir. |