güzpembe...sen gülmeyince güller açmıyor gülpembe ne bir bülbül seni söylüyor ne de bir türkü seni çağırıyor çıplak, titrek hıçkıran bir ayrılık, kirpiğinden damlayan zaman oluyor an salkım salkım demlendikçe geceye hüzün voltalaşıyor, nasırlaşıyor yudum yudum şafağa ayrılık pastelsiz bir mevsimde hep ölüm arifesidir aşk penceresine yaslanan nemine de razıyken aniden ıslak bir bakış çalar kapınızı ve destursuz, fütursuz bir aldanışın tokmağı olur kapınızdaki kambur tüm maviliğinizle karaya oturur ve köpük köpük boğulursunuz denizlerinizde sökülür halkasından pasına gonca veremeyen her zincir susuz çamura bulanır düşü yağmur olan her devrim pembesine güzleştikçe, zemherisinde morarır bir ecel ve vadisine sus, makyajına pus olur nefesi seğiren her menekşe hayat dediğin, yaprağı şiir tezgahında dokunan pembesine bir gül yaşamak dediğin ise ilmeği kaçık bir düşselde güzüne pembe değil midir haydi… haydi kapatıyoruz gayrı yüzünüzde sahtelenen son yaşınızı da bırakın gitsin bitecek… bitecek neredeyse sahnelenen son perde bitecek bize ayrılan, ayrılığa aşklanan son vade… ilhanaşıcıeylülikibinondokuz |