bu şehirde gece 12
/ ağlamak hangi şaire bu kadar yakışırdı
bu İstanbul sabahlarında yüreğinin Dicle’si Fırat’a kan akarken/ I bu şehrin evlerinde hüzünle büyüyen çocuklar var annelerinin kır saçlarına bağlı elleri ile ışıkları yarım geceden sabaha ertelenen düş bozumu uykularına kırk adımlık ölüm karışmış halde II içine kapanık ayaz seviyor parmak uçlarımın sayrısında düğümlenen şiirlerin sesini bir el bekliyor gözbebeklerimin içindeki kendine kırgın bozlak türküleri III babasından kalma eski ceketin kopan düğmelerini mürekkepli ellerinin içine mahpus eden şair denize biriktiriyor gözyaşlarını yasaklı kitaplar gibi IV yalnızlığına terk teknelerin arasına hayallerini sığdıran şarapçı şarabına yüreğini yasladığı gün olur yaz sinemalarına yar gelir rüzgarını katık yapıyor V aynı sahil kenarında ayakkabı boyayan baba ile oğlun göz göze gelmeleri düşüyor ve üşüyor bir kuşun gökyüzüne uçmak için yaptığı akşam hazırlığına VI bir kadın Emirgan’da çıkartıyor günah çıkarır gibi tövbe eder gibi siyah beyaz fotoğrafların içinde kalan çocukluğunu hayallerine sürmek için VII bir adam sudaki kanayan yüzünü seviyor ölüme hazırlar gibi göğsüne çizdiği eylülün solgunluğunda VIII çarşı izninde annesine telefon açan askerin şehit haberi düşüyor esrik sevdaların sessiz konutu Sultan Ahmet’in taştan bahçesine IX Yeşilçam’ın sokağında siyah beyaz Yadigar Ejder yürüyor dudağında ‘’Seher vakti bu yerlerde kimler ağlamış Çimenlerde gözyaşı var’’ X Beyoğlu’ndan Çiçek Pasajı’na yaşamı bilinmeyen adamlar yürüyor yakalarında ölen şairin fotokopi ile çoğaltılmış yaşamaya ve sevmeye kusurlu bakışı XI fabrika işçileri arkadaşlarının düğünlerine geliyor alınlarında bir baharın ilk güneşi kadar sıcak ter sofrada ekmek yanında saklı hüzünler XII bir şair tek kişilik intihar odasından güvercinlerin ayağına bağlıyor aşk çürüğü mektubu avuçlarıma konsun yüzün |
bir intihar otobüsü bizimkisi
neye çarpsak
hayat
ve
çiçek pasajı
istanbulun en hızlı çocukluğu
adımlar
hayalden artık
kıyılarımız
denizsiz
bu yaşamda
-SERÇE- Adımları gerek....