Sen Yoksun...Ufka dokundum -yorgun- Akşam güneşi -mecnun- Buz kırığından ışık yansıtır kristal kâseye Düşenler el verir geceye Yıldızlar asude Sus Pus Kimi mutsuz Gök suya düşer aheste Uykusunu parmaklarımdan araladığım bulut Yırtılan toprak Bir tomurcuk Ay uzanmış içi titrer Umut Bir umut Baktım Saat geçi geç vurdu Mehtap suyla sevişiyordu Sen yoksun... Masa sandalye doldurduğum kadeh Cennetten süzülen melek Tozlarından dökülen ömrüm Hayallerim Duru Buruk Loş -esmer- / Aşk cehennem olsa Yerin yedi kat dibinde Ah ile elleri kavuşmadan Ateşe itaat eder yanan - Aşıklar- / Anıldıkça yeni yerler bulur Eksik yine birbirine eskiler Tanımsız tamamlanır git gide sancı Yağmur yağdığında Herkes benzer birbirine Hafıza akıntılarını sürükler sanrı -Islak ve ıslak- Kahreden hüznün rüzgârı Tepemde Martı ağlıyordu duyuldu Sanma bütün sesler yer altında Kibirli balık, kirli sahil -kamburunu çıkarmış dalgaların uğultusu- Üstüne üstüne Üst üste Kaldırımda insanlar Fersah fersah Ezbere yürüyor Uzak ve uzun iskandil ölçüsü araları İskelede vapurlar, çekildi insanlar... Denize vurgun, kısıldı ışıklar Barda hovarda içki Çarkın sesleri birbirine geçmiş Mehtap süzülürken çoğalır Hüzün sarhoş eder Ahh! Yine yoksun... Bazen Melankolisine kapılırım Laubali laternanın koluna asılır Lehçesi bozuk bir lentosuz kanun Tırmalanır kulaklarım / Hasreti renkler çizer Duygu nameler çeker / Saat geçi Gönlüm neşesiz geçer Bekler Dururum Yine yoksun... |
Yokluğun o yarım bırakılmış hissi geçmez..
Şiirin her dizesi rüya gibiydi..