Göçmen kuş misaliyim
Yolum düştü yine gurbet ele
Veda zamanı geldi sılaya Saatin zili çaldı şafak ile Uyandım özlemin yaşanacağı güne Çıktım dışarı baktım Kimbilir bir daha belki gelemem diye Baktım dağa taşa Karşı yamaçtaki ormana Şehir de bulamayacağım oksijeni Son kez gibi çektim ciğerlerime Elime aldım valizimi İleri geri yapıyor ayaklarım Çocukluğum içimde kal diyor bana gitme En güzel günlerini burada yaşadın Dönüp baktım kilit vurduğum kapıya Açıp bir kez bakayım dedim Taştan duvarın içinin harcı toprak Üstü odundan evime Lakin olmadı yolcu otobüsü Kurna çaldı zaman doldu diye Sılaya veda zamanı dedi Hüzün yağmurları vardı gözlerimde Damla damla çiseliyordu Sessiz sedasız bir şekilde Ardımda kalan yola bakıyordum Tıpkı eylülde yaprak döken Bir ağaç gibiydim Üşüyordum esen hasret rüzgarında Gurbetin mecburi kelepçesi vardı Elerimde ayaklarım da Dur diyemedim kaptana Derken artık görünmez oldu sıla Yol ilerledikçe araya giren dağlar ile Bir yanım çocukluğumun olduğu yerde Diğeri ise gurbetin mecburi yönüne İstemeye istemeye gidiyordu Kendimi bir göçmen kuş misali his ettim |
Damla damla çiseliyordu
Sessiz sedasız bir şekilde
Ardımda kalan yola bakıyordum
Tıpkı eylülde yaprak döken
Bir ağaç gibiydim
Üşüyordum esen hasret rüzgarında
Gurbetin mecburi kelepçesi vardı
Elerimde ayaklarım da
Dur diyemedim kaptana
Mecburi gidişlerde acıtır kalanı da gideni de, anlamlıydı yüreğine sağlık kardeşim saygılarımla...