kızıl bir sancıaynı dili konuşan sizli bizli hallerin çekingen savrulmalarıydık bir zamanlar yağmur toplayan parmak uçlarımızla sevişirdik toprağın kumrallığından sarı papatyalar doğmuştu çelimsiz sancıların sırtını sıvazlayarak bilmem hangi hüznün gölgesinde ..ve ıkındı gece biz ayrılıkların nüfusuna geçtik en kimliksiz halimizle .... yaprakların ölüm vaktiydi ayak seslerinden irkildi avuç içlerim dünlerim aynalarda yalan söylerken kendine sevmelerimin çocuksu yanlarına gülümsedim içimin canlı cenazelerini uyuttuğum günlerin birinde tuttum ağzımın pervâsında unuttuğum nefesimi -hiç benim olmamış gibiydi dilimi şiirlere bulamıştım oysa ve rüştünü almıştım kırmızı topuklarımın ciğerlerimden tükürdüm caiz olmayan türküleri sonrasında biraz arabesk biraz da hicaz karıştırdım içine şizofren frekanslara dayadım kulağımı gerdanı kırık kolyeler çizerek sesimin resmine omuz başımda avuttum ağlayan ellerimi eğreti bekleyişlerin eteğine düğümledim saçımı koyu renkli acılar avucumda seviydi sanki tenimin her hücresi kızıl bir sancı es geçtim eflatun gülüşleri kurşuna dizerek kırılganlığımı prangalara gebe kaldı rüzgarda demlenen hıçkırığım kökünden doğurttum çiçekleri bu kez marazları öpüp kambur yolları diktim üstüme ve yeniden filizlendim hiç sayıldığım kimliğimden .... kuzeyinkızı/yineyeniden |