AŞKIN AHENGİ
İçim yeni uçmaya yeltenen yavru bir kuş misali
kıpır, kıpır. Seher vakti, alaca karanlıkta tuttum yolların nasırlı ellerinden. Nereye, niçin gittiğimi bilmeden. Sılayı bir kere daha Dünya gözüyle görmektir gayem. Kaderin cilvesi Hayatı ortasından ikiye bölmeden. Mavi düşlerim Azrail’in eline düşüp zamansız can vermeden. Yolculuk arefesinde Uyku mor dağlara bırakılmış yılkı bir tay misali oradan oraya 4 nala seyirtiyor. Kirpikler ellerinde kıldan kırbaç ile Dorukların göz bebeklerini delirtiyor. Yelkovan nişedir atılmış bir tilki gibi zamanı kovaladıkça Uykusundan uyanıp ufkun gerdanını gıdıklayan güneş Kalaylı bir kazanda kuşluğun yüreğinin yağını eritiyor. Aşkın çilesini çeken zebun gönüller Hiç bir zaman zincire ve halata gerek duymazlar Elleri koynunda kalan şeyda bülbüller Hasretin narını güle sormazlar. Hani Güneş ufuktan doğmadan umudu doğuracaktın elime. Hani asla kıyamazdın saçımdaki bir tek tele. Sen Som altın değeri biçerken 7 kat yabancı ele Kendi sözünle birlikte Benim umudumu ve güvenimi de bir çırpıda savurdun urumdaki hırçın esen yele. İşte gidiyorum sevgili Gönlüme demir dirgen sapladım Yüreğimin her zerresini topladım. Gidiyorum İster ellerine Hint kınası yak. İstersen kan dolu gözlerle melül mahsun gidişime bak. İster arkamdan bir maşrafa duru su dök. İstersen kılıcını çek kalbimi kökünden sök Umudun son nefesini kemik saplı kör bıçakla kesmemek için Biraz hayal Biraz da düş kur. Ve sen, sen ol Ara sıra da olsa Sevdiğine sevdanın rengini ve Aşkın hummalı ahengini sor. Nafize 3 ağustos 2019 10.10 |