ütopik ironi.. zahiriydi dünya aynasında ışıltılar ki tayftan armağanlar gördüm ne çoktu bilinmeyenleriyle üst sınırı aşmıştı kalabalıklar.. -kin kusarım tüm kuruculara ne inşaa ettiniz kemikten kolonlarla ? kimlikler bağlı kalamazdı canlar selinde ve zaman örgülü efsun sepetleri boşken ağır gelmişti saf aşk adaylarına tek sıra olmanın upuzun yalnızlığında seçimli tercihler dilemması talepteydi ana-karanın edilgen mirasına şerh düşmeye eşitliğin dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz’ derken planetin gözleri türedi teolog kuramına seğirtiverdi çevrimiçi kirpiğiyle pürtelaş gölgesi imgesel düşünceler,kurumuş ummâna derinlik verirken yalınayak şiirlerle gidilmezdi uğultusu tül merdivenle yükselmiş tanrılar katına ! bir şans daha verilip yaratılan sevginin salgın hâline k’atılmış hayat sözlüğü farketmemiş algıda yanılsamalar,uçsuzluğun ucundaki sürgünü toplamış ânkanın simurg kanatları sağaltılmış rüzgarları zihnî evrim tohumlarıyla toprağı emzirirken görmüşler sonra mutlulukla soyutlanan yaşam inancı barış iksiriyle sevişirken başa dönmenin sinik gayreti,yığmıştı usu’na kalburüstü mevtalar um’arını ünvan-sızlar nü’ ile özgürlüğe koşarken/..çıplak kralların onurcu özneleri çiğnenmişti namlusunda çiçek açan nöbetçide güç arayan arı replikli boş kovanlar gibi düşerken avuçiçi mayonlarından.. eksi zaman sürümü yengili savaşa çoğulşümul üreşim mührü çizilirken tebessüm kenarlı ütopya mendilleri sallanmıştı yer-yüzüne çağıl çağıl süt ırmakları ve turunç kundağıyla evrencil gürbüz bebekler sessizce ağlamayı öğrenmişlerdi tek tek acil gelişimin devasa kozmik odalarında iklimler sadedinde istikrar ve durağan toprak kürenin kalıpları doğayla işlenmekte baharlara düşerken yağmurları ağır mı ağır ân be ân katlanıyor çığlığında sevinçleri izdüşümsel yansılı bir sır dünya doğarken ütopyamda... .. |