Gökyüzünün Gözleri...
Kapkara bir İstanbul akşamında
Dövüyorduk kaldırımları. Ayakkabılarımızın attığı çığlıklar, Saklı isyanlarımızı andırıyordu bu gece. Hissiyatsız duvarlara çarpan acılarımız İlk kez bu denli çınlıyordu kulaklarımızda. Yokuz artık Bittik. Tükendik defalarca. Her kaçışımızın ardında Dalgalar gibi gözyaşları bırakmadık mı? Ayrılmadık mı köşe başlarında? Acıysa en ağırını, Çileyse en dayanılmazını, Çekmedik mi? Öldük ölümsüzlük adına… Kelime olduk cümlelerde, Ses olduk boşlukta Ve yağmur olup her mevsim Yağdık terkedilmiş şehirlerin Ta kalbine… Gitmiştiler bizden öncekiler. Biz hep sonraları yaşardık. Sonraları yaşamak… Zerre kadarsınızdır sonraları yaşarken. Sağınızda ve solunuzda kimseler olmaz. Bir çift yıldız görürsünüz de gökyüzünde her gece, İsmine kahverengi, İsmine mavi, İsmine ela, İsmine yeşil koyarsınız. Kirpikleri düşmeye görsün yıldızlarınızın. İşte o zaman ağlarsınız... Adımlarımız boş kaldırımları döverken kara gecelerde, Bizler alışmıştık gökyüzünün gözleri ile cilveleşmeye… |
Galiba bana has duygular buldum. Ortak yanımızda bu olsa gerek, şiir işçilerin.
Tebrikler. Selam saygılar.