Anadolusun Sen
Ceplerimde kar tanesi
Erir bir masaldan ay yüzüne Kara bademlerin altında Yağız bir at... Küheylan mı küheylan Ezan sesinden gelen kokuyu Radyolarda mert türküler çalardı Toprak bastığı zaman inleten efeler gibi Bir de acı anonslar içinde Toprağa düşen nice fidanları Sızlaya sızlaya Gömerdik kalbimize Çıkrıklı bir tepenin rüzgar-hisar vadilerinde Glakson tetikte sabah 7 gibi Karşı komşumuz hastane sırasına giderdi Ümitsizliğin derya olduğu saatlerdi Perdeden izlerdim gökyüzünü Ağlayan bulut çizmişim bir kere Matematik defterime Kurşunlar görürdüm eriyen ama El ayağ çeken insan resimleri Nasıl taşarda gider sular Kalır kementlerde izi İşte öyle terk ettiler Yürek sızısı hastalığna Meczup ettiler bizi... Ekmek arası emek gibi Hiç dinlediniz mi ? Su sesi nasıl bir nimettir... Hele ki başaklarını bekleyen Kasketindeki kağıtta Köylü Gönlündeki künyede Yorgun yazan Anadolunun civan-mertlerini Bazen sevda kuşun kanadına konar Muştada sıcaklık Erir gider ellerimde Genç kalemim ve bedenim Harflere inat dokundukça Hare hare içtikçe Dolunay mevsiminde Anadolu rüzgarını Senin adını bestelerim dilime Girdin aklıma çıkmayasın Şimdi hoyratça salın Şen yuvalarında tüten ocakların Gözleri pırıl pırıl yörük evlatların Akşam çayında şükür karışır ya hani Öyle seviyorum seni Mutluluğun biçkisi Bir hilal gibi gökten düşer Tek kelime okunur Destanla dile pelesenk olur Anadolu’sun sen.... |