İkiz Acı
Akşamın etrafında salınarak gelir
Aşk Muhibbân suskun denize benzer Ömür reçetesine yazılan Bir âbı gül rahme düşer Yağmur çisil çisil tohum atar Perdelere çizilen güneş Kırık bir cam arasından sızar Toz kokar masamın üstü Vakit dolmuş bahçemizde Hatırası kalır karanlık günlerin Ağzımda süt kokusu Dişlerim sancılı düşlerimi İğde kokulu bahar gibi Adımladığım sokaklar Senin sesinle karışır Kalbimi hicran yoklar Bazen ağlamak yağmura ihanettir Çünkü şu damladan temiz değil gözyaşlarımız İzini kaybeden çobanım ben Yıldızlara kaç rüya uzağız? Avluda resim çizer bir kadın Korkusuz bir mehtabı çizer Tutuk bir ruh gibi Gülmez, sade somurtur Saçlarıma ak düşmezden evvel Feodal beyler gibi gökkubbeye Bakir ne kadar kılıç var ise Saplardım huysuz tasalarımı Sonra bir mevzudan ötürü Şiir okudum Öyle ya şiir senden bahsederdi Ama kaldırımın ucunda parmakların Ömrüme düşmene az kalmıştı Fakat kırıldın Kelebekler arz-ı kainata merhemdir Baharı döller usul usul Senin kirpiklerin Doğmamış nice çocuğun Sebeb-i telif dedikleri merhaledir O nisan akşamı Anadan üryan Oğuĺ oğul dolanırken akşamları Karanlık bir mazide Akçıl bir tüy gibi Susuyordum seni Dilimde yağmur yağıyordu Ruhuma dolan bulutsun sen Melodiler çocukluk şarkısı Simit sattığım avluda Öldü arzularım Elimdeki yara usulca kanarken Hayatin ne olduğunu düşlerken Semaya doğru ağlardım Karanfiller tabutlara yakışmaz Çünkü ol aşkın rengi var onlarda Kalem tutan nice parmak Şimdi uykusuz kalmıştır Radyoda kısık bir melodi Hep seni hatırlatır Kırık aynadan çocukluk Kalbimden sen okunursun İkiz ve müteradif Sancıdir Kavuşmak ne güzel olur Elma kokulu bahçemden Güller içinden bir gelsen.... |