Kopuk Kuşaktan İçlenmeler
Dalgın gözlerine
duman çökmüş, yaprak incesi koca nenem hala toplar mı ak saçlarında dağ rüzgarlarını? Anlatır mı? yeni yetmeye çocuklarını sırtlayıp, dağlara kaçıran, masalsı canavarları, eşkıya Kerimoğlu’nu, mor dağları mesken tutmuş daha nice, gözü keskin, alaca şafakta ağasına, paşasına, puştuna karşı mavzerin namlusunu soğutan seher vurgunu delişmen efeyi... Açmış mıdır beyaz evin karaltılı penceresini. Bakar mı arada bir başını kaldırıp mor çizgiye. Ve anımsar mı bizi biz ki dost, çürük kentin yüreğinde kuşatılmış, kıstırılmış engerek gibi kusmaya hazır öfkemizi. Kıyılara vurdukça dalgalar kekik, portakal kokularıdır keskinleşen... Uyan artık deli şair! destan değil, buruk sevdalı bir Akdeniz’in göçebe günlerinden kalma son acılarıdır yazılan. |