MİHRİ
Şiirler uzun soluklu bir öykünün en kısa anlatımıdır!
MİHRİ lacivert karanlığı bir gecede iki el silah sesiyle irkildi köylü hemen sonrasında ah nidası duyuldu koca köy sessizliğe bürünürken sadece köpekler havlıyordu hemencecik ayaklandı köylü sığırcık göçüymüşçesine bir uğultu ardı ardına eklenen bağrışmalar Fatma teyze çıka geldi ve sordu ne oldu oğul ne oldu bu çığlıklar neyin nesi düşüncesizlikten olsa gerek Ali dayı tereddüt etmeden Mihri vuruldu Fato Mihri vuruldu Mihri Mihri oğluydu Fatma teyzenin oracıkta yığılıp kalmıştı Fatma teyze daha nice hayalleri vardı nice umutları Fatma teyzenin bir anda dünyası yıkıldı Mihri ölmüştü artık ama Fatma teyzenin düşlerine darağacı kurulmuş şah damarına neşter vurulmuştu celladı oyarak gözlerini Fatma teyzenin yanan yüreğine su çıkarmaya çalışıyordu Fatma teyze biliyordu nafileydi içe ağlayışları çünkü her gün bin kere asılacaktı düşleri boğazına düğümlenecekti çığlıkları Mihri on yedisinde zıpkın gibi bir delikanlı Fatma teyzenin ilk göz ağrısı son beşiği tek oğluydu Fatma teyzenin Üstelik de babasız büyütmüştü Mihri’yi aşkı tek soluklu öykülerde yaşayan Mihri o gece de köyden bir kızla buluşmuştu pusuda bekleyen ağabeyleri kızın derdest ederek Mihri’yi getirdiler köy meydanına namluyu dayayarak Mihri’nin alnına sordular son sözünü Mihri yalvardı açın gözlerimi neyse ki dinlediler Mihri’yi açıldı Mihri’nin gözleri önce çevreye baktı Mihri kimsecikler yoktu meydan sessiz ve Mihri kimsesizdi sonra uzatarak elini göğe Mihri son sözüm şu olsun dedi bırakın bu sevdaya ay şahit olsun sevmediysem yürekten Zeynep’i yıldızlar birer birer gözlerimden soyulsun kızın ağabeyleri dinlemedi Mihri’yi namus ulan namus dedi kızın ağabeyileri ve öfkeyle çektiler tetiği Mihri oracıkta yığılıp kalırken mahcup bir edayla çekildi bulutların ardına ay yıldızlar ürkerek soyuldu gözlerinden Mihri’nin ve düştü toprağa kan Efkan ÖTGÜN |