S'ayıklama...
"Eğri bedeni daha onbeşinde
Düşlerin sararıp soldu içinde Ekmek aç kurtların tok dişlerinde Tok dişlerinde tok dişlerinde uyan..." (Metin&Kemal Kahraman) -Sen de oğlunu kaybettin Adem,bunun ne demek olduğunu iyi bilirsin degil mi ? +Birşeyi yaşamış olmak o şeyi bilmek değil ki. -Nasıl yani? +Bak şimdi,artık ömrünün kalan yıllarında oğlunu bir daha hiç göremeyeceksin Sami; bunu bir düşün... -Düşünürken ödüm kopuyor Adem! +İşte kopuyor da bir ödün ne olduğunu bilmiyorsun Sami! Meselâ sen şimdi yaşıyorsun ya; neyi/nasıl/neden yaşadığını biliyor musun sahi? Meselâ iki böbreğin var,onlarla yaşıyor/yaşayabiliyorsun ya; hatta biri olmadan da yaşayabilirsin biliyorsun da, bir böbreğin ne çektiğini biliyor musun sanki? -Eee! Ne alaka? +Hiç alakası yok İşte!Yaşamakla bilmenin birbiriyle hiçbir alakası yok Sami. Ben sol göğsümü sıkarak; "-Kalbim sıkışıyor! " diye diye geldiğim kırkbeş yaşımda, kalbimin sağımda olduğunu öğrenmiş adamım yahu! Biz ödediğimiz vergilerle yarattığımız bu cehennemden; o inandığımız ama hiç hatırlamadığımız Tanrıların bize cennet bahşedeceklerini bilen insanlarız! Birşeyi bilmek de onu hiç y’aş’amak değildir aynı zamanda... ••••••• - Peki Adem söylesene; onu nasıl hatırlarım sence? +Kasdettiğin inandığın mı yoksa oğlun mu? -Ne farkeder ki? +Seni bilmem Sami! Ben saygısızlığla hatırlarım sürekli... -Nasıl yani;ne yapmıştı ki? +Öldü ya işte! Benim babam bile daha ölmedi lan! Ben bilmez miydim yoksa önce ölmeyi? |