17 Ağustos Depremi Sanki KıyamettiTalihsiz insanlar gece gizeminde, Emin bir şekilde uyurken depremle: Tonlarca ağırlık üstünde fırladı! Çaresizce imdat ettiler, özlemle... Kimi hemen, kimi artçı şokla öldü Kimi de inatla yaşama sarıldı… Korkunç bir manzara, yaşamda kalana Sahibim denilen dönmüştü talana... Dışarısı yağmurlu, rüzgârlı, soğuktu! Artçı şok sallarken bin panik dalana... Enkazın dışında kalan köpek dölü Arar durur bir iz, paranın külünü Bakıp da ders olmaz gördükçe ölüsü Yazıklar olsun o gün dehşet salana! Sığınacak ne yer, ne vardı parası Sesi duyulsun da, razıydı yalana Perişan haldeydi baksan depremzede! Başı harabe de, dışarıda kolu! Kimse görmüyordu çaresizlik dolu Enkazdan çıkanlar arar çıkış yolu Kızılay’ın çadırı, başka artçı şoktu… Kuruldu binlerce, Naylonkent bilmece... Çadırların içi sanki Antarktika Ne vardı sobası, ne de tenceresi! Yakıyordu onları, yoktu sağı solu… Ölenler kurtuldu düşününce belki, Kalanlarsa gördü ne çok vardı tilki... Yeminler de etti, tövbeler o dil ki; Allah’ın yoluna boyun büktü şevki... Teselliydi ruha geçmiş hatırası, Ne acıydı yoksa deprem faturası! Naylonkent halkı yaşama direniyor Yeni depremlerde görecek belki de! Acı içlerinde, her an arınıyor... Ne yapsın ki, çürük evde barınıyor! Fırsatçı insanlar kurt gibi tetikte, Onlar tokatlıyor, sallıyor elekte... Acılar taze, sömüren sömürene! Yıllar geçse de öldüren öldürene... Konuşmak marifet sözleri ertele… İçme de sigara ağzında nargile! Kargalar görünür sıkarsan kartala! Bugün boğulmazsan yarın sıra sende... Ağustos böceği, hele kışı bekle! İki gün ağlarsın yaşama dönersin, Gaflet türküleri çalar düşünürsün... Depremin anısı, kabirde yazgısı! Kim ziyaret eder, hala sürünürsün... Bir ders alanda yok unutuldu dünden Asırlarca yaşar, aynıyı sürüngen… Kangren ağıt dinmez, bu alın yazısı! Kıyamet kopunca kul olmaya razı Çıkarı olmazsa isyankârdır düzen... Saffet Kuramaz |