Kör Abdurrahman
kör abdurrahman
pintisinden silkinerek kalkan cülükler gibi mayhoş bir pırıltı gözlerinde baş kabağa ayak çıplağa çalanda dört elli arabasını aldı abdurrahman gidişatından belli mezata köyün içine aşağıki mahalle yukarıki... çerçi abdurrahman... al ver kırkdokuz elli... bıyıklarında salya sümük dünden kelli titrek elleri arsız zekasında arabanın arka tekerleğinde duran taş yaslanmış cigarasın içmekte dumanına bürümüş bürüklü sargılı entareli aşnalı fişnalı gelinler kızlar avratlar... azgın katırı kovar gibi satış yapmakta abdurrahman hafif ürpertisine gölge yapmış tebessümde... öteden mahallenin uyuzu yaklaşmakta olmaya hatrı bir güle perteeeeevvvvvvvvvvvvv diye hırıldadı hergele kod adıymış abdurrahmanın bilmiyorduk çok sonra öğrendik ki abdurrahman efendi döndürmüş onu kevgire... her gün geçmiş böyle aynı yerlerin umarsız sırçasında... artuni... |