KIZLAR MANASTIRI
KIZLAR MANASTIRI
bir şehir ki kızlar manastırının taş duvarları gibi karanlık dün gece uğradım o şehre yalnızlığın gizemi çekmiş olmalı vakitsiz gelen ayrılıklara inat kurban vererek her şeyi yağmur çamur demeden ya kısmet diyerek yürüdüm ıhlamur kokulu uzun çarşıdan ilerleyip Ortahisar’dan eksik sokağı adımlayarak çıkıyorum yokuş yukarı az ileride gözaçan camii nihayet Boztepe’de kızlar manastırındayım bir zikir duyuyorum kemikleri sızlatan Tanrılara kurban edilmiş kızlar tiz sesleriyle ağıtlar yakarak esrarlı gözlerde ışıldayan kandillerle aydınlatmaya çalışıyor koca bir şehri şehrin diğer yakası Sümela’da Meryem’in saklandığını duymuş olmalılar kim getirdiyse gaipten bu haberi belirsiz kendi içlerine mahkum edilmiş kaderleri manastırın taş duvarları şehrin lacivert karanlığı gibi kara mı kara gözüm takıldı birden duvarda taşa çizdiğimiz o kalp zamana başkaldırırcasına hala belirgin hala kutsal zikirde dönen kızlar her dönüşte yüz sürüyor ve zikre devam ediyordu sonra bir çığlık duydum İsa’nın dilinden o an Musa’nın asası düştü elinden Muhammed ey ümmetim diye haykırdı “örtmeyin kadınların üstünü gömmeyin karanlıklara o cennet ki aydınlık kurtarın karanlıkta kalan şehirleri ve cennet bildiğiniz kadınları” Efkan ÖTGÜN |