ALAFRANGA SOYTARILIK
bir tren çanları gibi giriyorum dünyaya
parlıyor şapkalar biçimsiz suratlarda güneş doğuyor tabut dolu dağlardan işçiler sigara tüttürüyor masa başlarında iniyorum kararıyor tüm apartman boşlukları bir troleybüs sesi çınlıyor kulaklarda ve basılan gazetelerin sesi ağarmış saçlarda iniyorum dünyaya ağır bir sürgün gibi kahkaha tufanlı sinema çıkışlarında inciline bakıyorum o unutulmuş gözlerinde bir çingene kanı dolaşıyor damarlarımda damarlı eller sarılmış morarmış boyunlardan sen ki o fransız gülüşünle kahve içerdin vapurda o yoz sevinçlerle gülerdin patronlara bir şehirden sigara dumanları yükselirken göğe bir hiçtim gardiyan düdüğü çalarken ve tren ağır ağır hareket ediyor tabutlar açılıyor geniş sahanlıklarda masada bir doktor reçetesi yan binada inşaatta bir çekiç parlamakta ve vurmakta kalfalar çivilere güm güm bir televizyon humması arasında güm güm işte sen o sıra ölümün güzelliğini keşfetmiş gibi susmanın dinginliğinde turistler para bozduruyor durmadan ve yan odada piyano çalıyor bir kruvasan gömleğimde izi var kanlı ellerin ve suratlarda parçalanmış bir şehir. |