Yazgı
Tutarsız adımlarla, önüme bakmadan
adımlıyorum adımlayabildiğim her yeri. Nereye gittiğimi bilmeden, hesapsız kitapsız... Göğe tutulan bakışlarımla vefa arıyorum. Yıldızlar kayıp umudlar gibi. Gün doğmayacakmış gibi arşın baharını kokluyorum hiç gelmeyecek baharlar için. Sessizliğin melodisini kulağıma takıpta yürüyorum, yollar kayıp, ben kayıp. Bir zamanlar huzurun sarıldığı kollarımın arasına bu sefer isyan sarılı. En çokta olanların olmayışlarına kızıyor insan. Ve içine kırılıyor inceden inceye. Acısını sadece kendisi duyuyor. Hesapsız kitapsız bir hayatın tasarrufudur bu. Sonu güzel biten hikayelere kanıp canını hipotek ettiği içindir bütün bu sonlar. Ne yapmalı ki artık tutunduğun dallar kırılınca. Kırılan bardağı eski haline getirmek gibi eski haline mi getirecek? Yürüyorum zifiri yalnızlığımla. Yüklendiğim bütün gelmeyecek mustakbelimle sonsuz bir mustakbele yürüyorum içimde depreşen günahımla. Kulağımda sessizliğin melodisi. Sonlar pekte mühim değil aslında, her ne olursa olsun toprak her daim soğuk. Unutulur gider bir gün ismimde cismimde, sesim kısılır kısılır da duyulmaz olur artık sevdanın adıda sanıda, unutulur gider çürük bir cesed gibi. Ah geceler siz şahitsiniz her gece yastığıma fısıldadığım fermanı, her gece sarılarak uyuduğum umudlarımı. Yürüyorum heybemde saklı ağzı açılmamış feryadlarımla. Sırtımda dünyaya ağır gelen cesedimle gidiyorum. Nefesi tükenmiş bir yolcunun, bedeninin titreyeceği soğuk toprağın, insanlığın özüne doğru gidiyorum. Gözlerimde dinmeyen bir feryad, gürlemeye mahkum bir göğün ufkuna doğru gidiyorum. Dudağımda kader diye yazılmış bir figan ile "Neyin yazgısı bu dökülür hanemden birer birer" #esvedi |