ÖMÜR KİSVESİ HEP HEDER
Sen
dem vururken sazdan sözden Uykular firar eyler kıyılarına çiğ tanecikleri üşüşmüş gözden... Ömür kisvesi hep heder Payımıza keder düştü Parmağında oynatıyor Zalım kader bize küstü... Acı acı esme be rüzgâr Sonra gözyaşlarımın selinde boğulursun. Geceler yılkı bir tay Yıldızların yelelerini tarıyor tepsi gibi Ay Geleceğe geçit vermeyen asi mi asi bir çay Geçen çileli günleri usanmadan bıkmadan say say say Galeyana gelip seni belki iki nefeste karşıya geçirir deli dolu doru bir tay... Oy dağlar oy Yanağı buram buram kekik kokulu Zülfü nakış nakış sümbül oyalı dağlar Kim bilir eteklerinizde kaç arşın ağıt var Kalem sarınca hüzne Ağıtlar dolanır gözüne İki avuç yalım çarpar hem eline hem yüzüne... Bu sene hazan erken çöktü bahçeme Toprak anayı kasıp kavuran safran sarısı sıcaklar öyle de bir gem vurdu ki gökkuşağı lehçeme Acı tatlı hatıralar canlanırken gözlerimde Kırlangıçlar tüner kirpiklerimin kümesine Yavru bir Yusufcuk havalanır yüreğimmin dehlizlerinden Telli turnalar tüler ellerime... Gönül kuşum göç ederken fizana Kadere bir ferman yazamıyorum Yaz baharım döner iken hazana Hasrete bir mezar kazamıyorum... Yüreğimin gümüş saksılarında büyüttüğüm kızıl güllerden Bir tutam toplayıp usulca uzatmak isterdim Yüzükoyun uzanmış yalnızlığına... Özgür bıraksam diyorum bu akşam göz pınarlarımı Şafak tan yerini ilmek ilmek sökerken Doyasıya bendini yıksa kurnalar Ilgıt ılgıt kanarken kabuk bağlayan yaralarım Efkârım bir çırpıda Erciyes’in şahikalarını aşıyor bu aralar... Kötüler seksen doksan yüz yıl yaşarken İyiler neden altmışı aşamazlarki Uzun yaşamak mı istiyorsunuz Azat edin gamı kederi tasayı Yüreğinizin sınırlarından def edin Hakkı hukuku yasayı... Ne yani Yıldızlara merdiven dayayıp Çarkı kırık Dünya’yı siz mi tamir edeceksiniz Dibi pas tutmuş kalplere siz mi kalay tutturacaksınız... Bırakın güzel yürekliler Beyaz buğday ekmeği gibi çarşaf çarşaf yufka açmayı Çavdar unundan yapılmış teleme hamur misali Vıcık vıcık ruhları rahat bırakın Hamuru bozuk ise maya tutmaz Tepesine korkuluk dikilmiş gül ağacının gölgesine bülbül konmaz Bilirsiniz çortmuk kütükten mertek olmaz Siz ne kadar uğraşsanız da Göpü kırık kağnı düz yol almaz... Canım Annem Canım babam Biriciğiniz de sizin gibi Erkenden terki diyar eyleyiverdi. Ah be güzel gözlüm Dert keder tasa yalımından mı göğündü o koskoca ciğerin Sineme hançer gibi saplanırken Yetim kalan defterlerin ve kalemin Annesinin memesini arayan Bebek misali seni arıyor dizelerin Senin yokluğunda teline küstü öksüz sazın Belki de beni kınıyordur eş dost akrabalar Oysa Yaralarım yedi kat yerin dibinden de derin... Sam yeli vurunca savruldu bütün hayat ağacımızın yaprakları Kör olası yad eller sahradan da daha ırak Canların canını da yedin yuttun Daha doymadın mı mavana mideli kara toprak... Gözlerine düşünce kazan kazan kızıl köz Gecenin koruna yetmez imiş bunca buz kütlesi taşıyan söz Yufkalınca yürek Tülbent misali zara dönünermiş öz Ve Gecelerin koynunda buz kesermiş dağarcığında demlenen henüz gün yüzü görmemiş onca acı tatlı söz... Şöyle Kuş uçmaz Kervan geçmez ıssız bir dağın heybesine atsam diyorum kendimi Doruklardaki yeşil ile mavinin dudak arasına boylu boyunca uzansam Ayak izimi bilen Yürek sızımı duyan olmasa Bağrımdan artezyen misali fışkıran o uçsuz bucaksız deryaları kaynatan volkanları Bir Allah Bir benden başka hiç kimseler görmese Ah be kader Sa/vurdun yine keyfe keder... Elbet bir gün Birbiriyle yarışmaktan bıkacak bulutlar Gelinlik bir kız gibi durulacak damarlarımızı derdest eden asi nehirler Ve Yine Bütün ihtişamıyla Ufukları donatıp Gözlerimizi kamaştıracak GÜNEŞ...... Nafize |