İSTANBUL PEMBE (29)
Akvaryumdaki balık
uyan artık. Bak bana "inek" dediler, samanladılar önümü, etimi yediler, sağdılar sütümü, gerimden pisliğimi aldılar, "tezek" diye yaktılar, "gübre" diye toprağa kattılar. Şimdi ben -Saman bile bitmiş tarımsal ülkemde- ithal-yapay hormonlusunu yiyorum, neden? Danalarım gelmeden ergenliğe hızlı şişman; "- Bu nasıl iş be?" diyorum, yiyiyor insan! Gülme n’olur akvaryumdaki balık, bende anlamıyorum bu insanları artık! Etimi bile beğenmiyorlar inan, hastalıklısını getiriyorlar dışarıdan? İyiki cam arkasındasın; Suyun-havan-soyun temiz, gövence altındasın. Birde yaşasaydın doğada, yani dünyan derya-deniz, dibini tarardı kurşunlu ağlarla, yok ederdi soyunu, bu nankör insanoğlu. Eğer dört-yanın ağlı balık çifliğindeyseniz, suyu mikro-plastik dolu, öcünü alır deniz! Bak ne güzel söylemiş(*) Nazım Hikmet bir şiirinde( sanada değinmiş, seni örnek göstermiş hemde; "Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, (*) Nazım Hikmet Usta’nın "DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU" şiirinden. Tüm İstanbul Pembe şiirleri hayvanlar için yazılmıştır. İnsanların alınmaya asla ve asla hakları yoktur! |