İNEBAHTI MARTILARI
Sen ve ben umudunu kaybeden birer martı gibi
Güvertesinden uçarak mağlup bir müezzinzade donanma gemisinin Kamaradan atılan simitlerine aldırış etmeden İnsanlardan uzağa gidiyoruz kanat çırparak Damı cenin doğranan paslı makaslarla dolu Yetim hakkı bir evin çatısında konaklayıp Öğün tüketiyoruz ömrümüzden Eli kanlı bir nebbaş uğurluyor bizi Tutsak ettiği yeniçeriler selam veriyor bize Küreklere bağlı ve de yağlı kollarını oynatarak Yaşamın kıyısının matah birşey olmadığını anladık aslında Birbirimize duyurmadan ama sayıklayarak Keşkelerimize tövbe ettik Kırkikindi yağmurlarında yıkanarak. Sen ve ben yalnız ve yalınayak koşarken Birbirimizden kaçarcasına çamurlar arasından Devletin kestiği kurbanlıklardaki hissemizi Bağışladık fodul birer yabancı gibi Taksiratını affettirmek için ölülerimizin Meydanda polis jopu kıvamına gelmiş Koro halinde türkü söyleyen devrimcilere bulaşmadan Ve onların kan kızılı rengine karışmadan Yeşil bir şalla örttüm sırtını usulca Hakkına razı ve bir o kadar da sağcı yurttaşı gibi devletin Ve üç ihlas bir fatiha okuduk ruhuna Hala vatan hainliğine devam eden Nazım Hikmetin Her zaman ki uysallığımızla ve suya sabuna bulaşmayarak Yaşamın kıyısının matah birşey olmadığını anladık aslında Birbirimize duyurmadan ama sayıklayarak Keşkelerimize tövbe ettik Kırkikindi yağmurlarında yıkanarak. Soğuk ve tuzlu bir deniz suyuysak artık Kendimizi yosunlu taşlara çalma vakti Martıların al ve kumlarla ağırlaşan kanatlarını Zalim bir avcının menziline bıraktık Gidiyorsun öyle mi sen şimdi Yaşanmamış onca şeyleri bana bırak Ve Gemilerimi bir venedikli gibi yak İnebahtıda yakılan osmanlı gemisi gibi |
........r