GÜZEL GÜNLERDİ...Bir zamanlar, bizim de delirmişti kanımız; Bir sevda nöbetiydi, kendimizden geçerdik. Âvâre kuşlar gibi, kaygısız ve sorumsuz, İstanbul kazan, biz kepçe Dolaşır dururduk güz yağmurlarında, elele; Saçlarımız -ıslak- düşerdi yüzümüze, -Benim de saçlarım vardı o zamanlar- Islansak da iliklerimize kadar, Sırılsıklam avuçlarımız Nasıl da sıcak gelirdi birbirimize... Kuytu ağaç diplerine sığınır, çakan şimşeklerle ürperirdik Ve zıt elektrikler vardı dudaklarımızda; Yıldırımlar hep benden sana düşerdi. Sağnaklar,söndüremezdi yangınımızı, Kâh Emirgân’da, kâh Kanlıca’da Fakat hep, yalnız bize ait bir dünyada Sırılsıklam ıslak, sırılsıklam âşık Dolaşır, dururduk, Sonra, küçük, eski ve sıcak bir Boğaz vapurunda Sokulup birbirimize, ısınır, kururduk; Onbeş kuruş vapur, onbeş kuruş çay; OTUZ KURUŞTU MUTLULUK..... Derken; Ayrılık gelip çatardı kapının önünde. Bir gariplik çökerdi içime birden; Yapayalnız kalırdım koca şehrin ortasında, Yumruklarımı sıkardım, ellerinin sıcaklığı gitmesin diye Ve tutardım soluklarımı Kokunu kaçırmamak için içimden. Öylece dolanırdım sokağınızda, dolanır, dururdum. Kaldırımlara dert yanar, gazoz kapaklarına tekmeler vururdum. Sonra, hep aynı hikaye; Son otobüs, son vapur, son dolmuş parası, Uzadıkça uzardı Lâleli’yle Üsküdar’ın arası... Ve o soğuk yatakta Her gece yepyeni şiirler söyleyip, Ellerime sinmiş tenini koklar, Yeniden yaşamaya çalışırdım o güzel anları Ve ihtiyar konağın güngörmüş tavanları Halden anlar, geceler boyu beni dinlerdi. ............. Ne güzel günlerdi...... (1997) Ünal Beşkese |