Sus Payı
Dalından düşmemeye direnen yapraklar gibiyim.
Yere bakıp duruyorum. Yola bakıp duruyorum bazen. Köprüler çiziyorum yoluma. Yokuş aşağı inince bitecekmiş gibi yol. Az ileride çocuklar oyun oynuyor. Birisinin elinde yere düşmüş yapraklar var. Sımsıkı tutuyor çocuk yaprağı. Düşmüşse tutmalıymış çünkü. Hayata yenik düşmek, yaprağa göre bir şey değilmiş. Çocuk bilmiyormuş ama, sus’uyormuş yapraklar. Utanıyorlarmış bazen... Renkten renge girmelerinin sebebi de buymuş meğer. Çiçekler susmazmış. Susmasınlarda. Rengarenk konuşsunlar çiçekler. Ses gelsin ’dut yemiş bülbüle dönen’ hayatlarımıza. Konuşsun çiçekler, Sessizliği içine gömen toprağa renk gelsin, ses gelsin. Ve bir sus payı olsun çiçeklerin. Dallarından koparıldıklarında, Bir çocuğun eline değdiklerinde, Bir hastaya geldiklerinde, Bir mezar başına konulduklarında mesela... Sus payı olsun çiçeklerin. Onlar susunca da anlaşılıyorlar zaten. |