Mektup
Merhaba kadın, sesine ve sana merhaba...
Ben ölü bir bedenden, çığlıklarla senfoni düzdüm, Böyle ağır, böyle argo, Çıkabilmek için bu adamın içinden, Belkide millerce yüzdüm. Yarınlar işlerle dolu, kulbu kırık, Yarınlardan kaçmaya yoktu ki sığınak, Bu bir şiir, ben şiirden anlamam! Hepsi, bir göz seyremesi kadar şipşak. Ellerim terliyor, endişelenenim yok, Her şey etrafımda yaşlanıyor, "Duvar olsaydım" diyorum keşke, Darlanan bende dinleniyor, yorulan bana yaslanıyor, Bu ne uzun bir eziyet, Bu ne beter bir meziyet, Aklımda kalmamıştı takât, Farkındalığı al, bir odaya kapat, Çıktığını görmesin gözlerim. Hayâllerim, edilişlerine imreniyorlar, Ben onlara imreniyorum, Çok geç, artık çok geç! Alıp başını giden herkes haklı, Gücenmiyorum. Ben yine, yine ben suçlu, Ben yine günahkâr Ben kuralsız, Ben aptal, Ben deli, ben katil, ben sefil, Ben aşağılık, ben züppe, bencil, Ben çirkin, karamsar, suskun, Beceriksiz, pısırık, her şeye küskün, Saklanan ve bahanelere düşkün, Ben mağdur, ben mahcup, ben müşkül, Tek kelime yetmiyor, Bir sürü pisliğim! Binlerce türe dayatılan kötülüğüm, Bir parça umut, iyilik, ihtimal dahi asla! Merhaba kadın, Bu bir mektup olsun ne çok isterdim, Kalkıp gidebilmeyi, ne çok, Bırakıp gidenlere gücenmiyorum... |