sana/sadece sana..fısıltılar çoğalır yokluğunda kuytularıma vuran güneş ışığıdır bütün parçaların, bölündükçe yüreğimin dört odacığına çarpan. bir parça can. aldığın emanetin sende kalmayacak olan mührü. sokağın bir tarafında mıyım? sokak benim tarafımda mı bilmiyorum. bilmeden içinden geçtiğim anların, anıların bıraktığı bütün tortular tek tek doğruluyor yerinden; bu ışıksız gölgendir uzadıkça uzayan duvarlarımdan... sözler. duraksamalar yutkunmalar avuç içi sadakatinde sessiz ve sensiz ihtilaller ve tekrarlanıp duran her şey. yaşam ve simya. yaşam ve göç. yaşam ve sonrası... diyor ki hiçlerimden biri; bırAK kırılsın bütün sözler ağız boşluklarının dil tutan yamaçlarında nede hatırlayabileceği kadar bir ben kalsın.. aldırmıyorum. dudaklarımdan akıp duran bütün eslere ki yürümek inandığın bir yolda olmayınca yitiriyor patikalar dil bilmez gizemini.. neresinden başlarsan başla şiire anlattığın hep kendindir. ve neden unuttun. neresinden başlarsan başla güne. yaşadığın hep geçmiştir. eksik susmalar düşerken dudaklarından ve eksilirken sensiz sessiz gelecek henüz yok.. kapı eşiği yanlızlığı zamAN ki neresinden başlarsan başla avuç içlerinin çizgisine gördüğün çizgilerdir. sana düşen o kader. ahh o keder... surf yada ayetler boyunca silerek benim sandığın her şeyi özlemler süzülürken kipriklerinin sarnıçlarından yolda mıyım... yolun kaldırım tutan hangi tarafında, geliyor muydum bir yerden ve gidecek miydim nereye ki şaşkınlık. sana alit olmayan aitsizlik yaşadığın her şeye duyduğun hayranlık kadardır.. şaşkınım kelimelerimin savrukluğunu izliyorum.. gözümün önünde duran optik cam aralığından astigmat bakışlarla ki içinden sen geçmeyen hiç bir dili konuşmadım ve b/akmadım bentlerine ıslak saymazsak karşımda duran üç dört ada parçasını mavi bir denizdir kıyısında beklediğim o dalgaların.. çarpmıyor artık saçlarıma ne iyot ne de rüzgarın ıslık bilmeyen yerleri. şeyler nasıl konuşur. kuşlar ve diğer canlılar nereden biliyor olabilirim bu dili. öğreten kimse olmadıkça. her neyse öğrenmeye değer bir şey de olmuyor.. kıymetin susup beklediğin kadar/ değil. eğil... ihtirasım ses ve yankı bırakıyor bedenime terin kaçıyor genzime ve ben deniz oluyorum.. (...) |