Olsaydım
Bugün ey sevgili dost düştün birden yadıma
Bir ben değil alemler hayran senin adına Ah keşke yaşasaydım nurlu kutlu çağında Canımdan can verseydim biricik varlığına Hayatını vakfeden Hz.Musab’ın olsaydım Varlıklı ailemi hiç umursamasaydım Vurulan prangayı gül demeti saysaydım Uhut savaşında da şehadete koşsaydım Mübarek cemalini gören bir taş olsaydım Nurani ellerinde zikre dalıp çıksaydım Bir ömür nazarınla ömrüme nur bulsaydım Taş olduğumu bile hiç hatırlamasaydım Uğruna siper olan Hz.Halid’in olsaydım O harp meydanlarında yolunda savaşsaydım Seni gördüğum anda kabıma sığmasaydım Okyanus ötesine adını duyursaydım Mucizevi şekilde giden ağaç olsaydım Nurlu ummanlarına köklerimi salsaydım Sonsuzluğa her daim yelkenlerim açsaydım Yolunda dallarımla meyvelere dursaydım Bir Fatimatüz zehra gibi kızın olsaydım Nurlu atmosferinle heran hemhal olsaydım Gözlerine bakarken cennetlere doysaydım Bir damlacık yaşına ah ben kurban olsaydım.. 1.bölüm sonu |
Nûr-i âlemsin bugün hem dahî mahbûb-i Hudâ
Eyleme âşıkların bir lahza kapından cüdâ
Gitmesin nâm-ı şerîfin bu dilimden dem-be-dem
Dertli gönlüme devâdır cân bulur ondan safâ
Umarım her bir adın başka şefâ’at eyleye
Ahmed ü Mahmûd Ebü’l-Kâsım Muhammed Mustafâ
Çünki denildi ona “Ve’ş-Şems” dahi “Ve’d-Duhâ”
Rûyuna alnına mihr ü mâhı benzetsem n’ola
Bu libâs u hây hûy u tantana nedir dilâ
Eğnine hil’at yeterken bir palâs u bir abâ
Cürm ü isyânım bir birundur gerçi hadden serverâ
Sen şefâ’at kânısın geldim sana şefkat uma
Bu Muhibbî tövbe eyler tövbesin eyle kabûl
Fitne-i şeytândan sakla onu yâ Rabbenâ
Kanuni Sultan Süleyman
Nûr-i âlem: Âlemin nuru
Mahbûb-i Hudâ: Allah’ın sevgilisi, (Hidayet edenin sevgilisi)
Lahza: An
Cüdâ: Ayrılık, ölüm
Nâm-ı şerîfin: Şerefli ünün
Dem-be-dem: An be an
Şefâ’at: Araya girme, ricâcı olma.
Âhirette Peygamberimizin bazı müminler için ricâcı olması
Ve’ş-şems: Güneşe andolsun
Ve’d-duha: Kuşluk vaktine andolsun
Rûy: Yüz
Mihr ü mâh: Güneş ve ay
Libâs: Giyilecek şey, elbise
Dilâ: Gönül
Hil’at: Yüksek makamdaki zatların beğendiği
kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbise, kaftan
Palâs: Eski ve basit kıyafet
Abâ: Giysi
Cürüm: Suç, günah
Birun: Fazla, dışarı
Had: Sınır
Serverâ: Baştan arkaya
Kân: Kaynak
Rabbenâ: Rabbimiz
not: nur-i alemsin Kanuni Sultan Süleyman'ın
Muhammed Mustafa s.a.v.'e yazdığı şiirdir .