FERÂŞEAğzının kenarından Yastığa salya akıtan Horul uykulardayken D’ipsiz ipsiz bir Ekim gecesi Efil efil râyihânı serpiştirip S’efil bir rüzgârın edepsiz entârisine Geçiver sokağımdan Öyle usûl usûl değil Tüm usûlsuzluğunla Olabildiğine Ve Alabildiğine uslûpsuzca Vura sa’vura ayaklarını Karnına kapılarımın Süzül içeriye Asûmânın kuzgunî koynunda recmedilmiş Üryân giryân bir rûya gibi Boynunda Cennet’ten tardedilmiş Cinnet getiren nefesim Alnında Bülten bülten sabıkalı dudak izim Menevvişli dalgır sokaklarda D’algın algın ilerleyen gölgenle dalaşlı Yalpak ayak izinle kavgalı 40 yıl hatırlı gözlerim Ve Düğmelerine müebbed ilikli paslı ellerim Menzilini kaybetmiş Abası yamalı bir abbas misâli Bîhûş berdûş dolanıyor yine Saçlarının mecûsî ayinlerinde aklım Gel İki yudumluk Kaçık bir çayın dibinde demlensin Tırfı Çifte kavrulmuş hasretimizin Gel Birkaç mısralık Keyfe kâfiye cinasları sürüp dilimizin bilgisine Afilli alengirli bir sus çekelim Günâhlarımızın cem’ yerine Gel Çargâh bir perdede kırılsın Sol’umuzun anahtarı Gel Bir 47’lik Arp’ın tellerinde Hisâr Hicâz kesilsin Ağrılarımızı emziren Şehnâz şarkıların O mağrûr O mağmûm O mahûr başı Gel Herkese de yazılmıyor bu meret |
Sol'umuzun anahtarı....... eyvallah
Kalemin susmasın usta
_______________________________________Selamlar