1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
747
Okunma
Açsam ağzımı
inan
nefret dökülüyor kursağımdan
şiir yerine.
Acep sussam mı,
niye?
Bir çağrı geldi
Çiğdem Köksal-Schmidt Hanımdan.()
çıksam, koyulsam mı yollara gayri,
tepsem mi Urfa’nın dar sokaklarını,
ulaşsam KLAUS SCHMİDT evine,
ağaç kapısını tokmaklasam mı;
"- Ben geldim." diye?
Bir kapı,
bir kapı ardı,
kapı ardı bir yığın anı;
"Göbekli Tepe Sunağı" kalıntıları.
Varsam
ulaşsam mı acı-tatlı hatıralara,
gizemli tabloların derinine dalsam,
kimi yağlı-sulu boya, kimi tempera,
yüz tutmuşlar unutulmaya,
acep kucaklaşsam mı?
5 kişi,
beşide Alman;
Karl HUMAN ilki,
adı Bergama.
İkincisi tüccar SCHLIEMANN,
üçüncü Profösör Manfered OSMAN HOCA
-tez yitirdik-
anısı Truva.
Birde Klaus ile Çiğdem KÖKSAL-SCHMİDT,
"Göbekli Tepe Sunağı" anısına.
Bir çağrı geldi ki Şanlı Urfa’dan,
bir çağrı ki yürekten-candan;
"Fincanı taştan oyarlar balam,
içine bade koyarlar.
Avluda bir masa, kül tabla camdan,
sarma cigaram buğusu duman,
köze gömülü sapı pirinç-bakır bir cezve,
elimde bir fincan kulpu ince-mi-ince,
içi orta şeker bir köpük kahve,
kokusu tütüyor bir yaman aman,
önümde bir mangal, mangalda kömür,
keyfine yetmez bi-çare ömür"
5.0
100% (3)